24 Kasım 2015 Salı

Öğretmenim – 3


PARASIZ YATILI
(Başlamadan bitti.)
      İlkokul dördüncü sınıfa geçmiştim.
      Önce fırının sonra caminin kurulduğunu biliyordum, henüz derin anlamını kavramış olmasam da. İslamın beş şartını biliyordum; altıncısı henüz gelmemişti. Üç yıl daha geçmesi gerekiyordu bunun için. Öğrenmenin yaşı olmadığını örneğiyle öğrenmem için 60 yıl daha bekleyecektim.
Her kusur hemen yüze vurulmamalı, altında çok masum bir gerekçe bulunabilir. Öğrenilmeye çalışılmalı; tekrarlanmayacaktır.
      Öğrenmek çok zevkli ve sonu yok. Okumak etkin bir araç bu hususta.
      Ve o günlere bu günden bakarak düşündüğüm bir şey: Japonların yaptığı gibi, sık öğretmen değiştirme, ilişki geliştirme becerisi açısından çocuklara yararlı mıdır? Ben beş yılı üç ayrı öğretmenle tamamladım. Yararlı buluyorum bu günden geriye bakınca.
      Şu nedenle sordum bu soruyu; öğretmenim yine değişti. "Ev danası öküz olmaz" gerçeği, köyümüzün insanı olan Ahmet öğretmenimin köydeki hizmetini zorlaştırdı. O da atama istedi ve istediği oldu.
      Yerine Emin Dereli atandı. Denizli'den bilirdik. Neresindendir, şimdi bile bilmiyorum.
      Sınıfı dersler kapsamında süslemek aklımda kalan en önemli şeydi. Tarih şeridine büyük emek verildi. Çağları gösteren en üst sıra büyük harflerle ve en büyük puntolarla ve kırmızı siyah, gölgeli yazı. İkinci satırdaki dönem (çağ) başlıkları iri küçük harflerle yazılıyordu.
      Bunları yapabilmek için, kartondan harf şablonları kesiliyor, sonra, kamış kalem kullanarak, çini mürekkebiyle harfler dolduruyordu. Böyle söylediğim için öğretmen yaparken ben seyirciydim sanılmasın. Beraber yapıyorduk.
      Yaşamımın hiç bir döneminde bu kadar çok güzel yazı çalışması yapmadım.
      Bir gün yurttaşlık bilgisi dersi işliyorduk. UNESCO ve UNİCEF anlatılıyordu. Birleşmiş Milletlerin bir organı oldukları, isimlerinin aynı anlamdaki İngilizce kelimelerin baş harflerinden geldiği anlatılıyordu, Türkçe isim verilerek. Sınıftaki bir meraklı, esas olan İngilizce kelimeleri sorsa öğretmen ne yapar? İleride öğrenirsin diyebilir örneğin. Emin Dereli öğretmenim öyle yapmadı. Öğle arasında, sözlük karıştırıp, kelime kelime yanıtları bulup, liste halinde verdi bana. Onun bir saatte yaptığına ben iki dakika bakıp defterimin arasına sıkıştırdım notu. Bu zahmete ve sabıra, öğretmenimin "merakı törpülememe" kararı ile katlandığını düşünürüm.
      Okul bitmiş, ben mezun olmuştum. Tatille birlikte bana uygun görülen göreve dalmıştım çok geçmeden. Bu arada, öğretmenimin beklediği atama gerçekleşmiş. Gitmeden bir şey yapmak istemiş: Gerekli evrakı hazırlayıp bir mektupla edeme göndermiş.
Bir gün iş dönüşü, dedem mektubu önüme koyunca öğrendim öğretmenimin planını."... Bu çocuğu okutun. Parasız yatılı sınavına girsin. Belgeler hazır, ... "
      Ertesi gün Çivril'deydim dedemle birlikte. İlçe Eğitim Müdürlüğünde işlemleri tamamladık, Denizli'ye gidip başvuruyu tamamlamak kaldı geriye.
      Bir öğretmenin planını bir başka öğretmen bozdu. Çarşıda karşılaştığımız dedemin tanıdığı bir öğretmen, "Nasıl kıyarsın buna, yumruk kadar çocuğa" dedi. "Bir ev tut, yengemle gel, Çivril'de okut. Öğretmen mi yok burada." Üstelik, "Hamit Ağa, ben de seni akıllı bir adam zannederdim." deyince dedem can evinden vuruldu.
Evrak hemen katlanıp dedemin cebine yerleştirildi ve bir daha çıkmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder