KIRKBEŞ YILLIK MEKTUP
Son birkaç yılını yatakta geçiren ihtiyarın dış dünya ile tek bağlantısı, kalın kerpiç duvar oyularak sonradan açılmış olan, gazete yaprağı boyutunda bir pencereydi. Duvar o kadar kalındı ki ışık derinden geliyor duygusu verirdi insana.
İyice zayıflamış, kemikleri, sadece deri ile kaplanmış gibi belirginleşmişti. Çakır gözler geriye kaçmış, ışıltısı azalmıştı.
Geceler uzun, uykular kısaydı. Herkesin uyuduğu saatlerde uyanık olmak zordur; sadece anılarınla konuşabilirsin.
Geceler uzun, uykular kısaydı. Herkesin uyuduğu saatlerde uyanık olmak zordur; sadece anılarınla konuşabilirsin.
Geçici olduğunu daha sık düşünür olduğu için, dünyada bırakacağı tek çocuğunu ve ondan doğan yedi torununu daha sık ve daha şiddetli özler olmuştu. Yabandakilerin durumunu da dikkate alarak, kendisine göre sıraya koyuyor, umduğu gibi buluşulursa mutlu oluyordu. "Şükürler olsun Allah'ıma, bu günü de gösterdi." diyordu.
Bu günlerde dilinden düşürmediği İbrahim'di.
1971 yılındaki öğrenci olayları nedeniyle bahar döneminin daha başlarında üniversite tatile sokulmuş, temmuz ayında, kaldığı yerden devam ettirilmişti. Öğrenim takvimi, sıkıştırılarak bir yılda neredeyse üç dönem okutulmak üzere düzenlenmişti. Kasım ortasında sonlanacak finaller ile sarkan dönem tamamlanacak, Aralık başından itibaren esas yılın güz dönemi başlayacaktı.
İbrahim dedesine yazdığı mektupta ayın on altısında son sınava gireceğini, bir sonraki gün köyde olacağını yazmıştı. Heyecanın kaynağı buydu. Sarı oğlu, dedenin burnunda tütmeye başlamıştı.
Seyahat seçenekleri de dikkate alındığında, bütün güne yayılırdı kavuşma saati.
Seyahat seçenekleri de dikkate alındığında, bütün güne yayılırdı kavuşma saati.
"Tren ile gelirse, gece yolculuğu yapar, ilk Çivril treninden iner. Bu da sabah saat dokuz demektir, yaklaşık." diye düşündü Hamit Dede. Sobayı tazelemeye gelen torunu Ayşe'den duvarda takılı olan yeleğini istedi. Amaç mektubu yeniden okumaktı.
"Dede," dedi Ayşe, "ellerim kirli. Maksat mektupsa ezberledim onu."
"Tren demiş miydi? Çivril treni geçti de..."
"Mektupta o konu açıklanmamış dede."
Bütün gün bu örnekteki gibi geçer. Her motorlu araç sesine kulak kabartılır.
Çivril'e kadar otobüsle gelirse, köye ulaşmak için Çivril'den dönen akşam treni son olasılıktır. Trenin uzaklardan duyulan düdüğü öteli bir saati bulmuştu neredeyse. "Gelmedi sarı deyyus." der Dede, derin bir hayal kırıklığıyla.
Çivril'e kadar otobüsle gelirse, köye ulaşmak için Çivril'den dönen akşam treni son olasılıktır. Trenin uzaklardan duyulan düdüğü öteli bir saati bulmuştu neredeyse. "Gelmedi sarı deyyus." der Dede, derin bir hayal kırıklığıyla.
Ve o gece, Dede ruhunu teslim eder.
_ ._
Sevgili Dedem,
Çivril'de dolmuş bakınırken duydum. Vefatına üzüldüm, duyduğumla kahroldum. Gözleri açık gitti dediler.
Bilmiş ol ki gecikmede benim bir kusurum yok. Sınavlarımdan birisi ertelendi. Üç günlük gecikmeyi haber vermeye de zaman yoktu.
Bilmiş ol ki gecikmede benim bir kusurum yok. Sınavlarımdan birisi ertelendi. Üç günlük gecikmeyi haber vermeye de zaman yoktu.
Eve geldiğimde, yerin boştu. Hiç olmamışsın gibi... Gelenek gereğiymiş. Boş odaya baktım, baktım... Varmışsın gibi minderin o kenarına oturdum bilmeden.
Bir de son gün olup bitenler anlatılınca içimdeki volkan patladı.
Beni affetmişsindir, bundan eminim. Bizi nasıl sevdiğini bilirim.
Allah senden hoşnut olsun. Işığın bol olsun.
sarı oğlun İbrahim
Çok güzel!
YanıtlaSilAziz NESİN'in "Bağışla" şiirini hatırladım; gözlerim yaşlı...
Belki de çakır torunun yanında olduğumdan şu sıralar; dokundu!