YENİ DÜNYAYA HOŞGELDİN
Önümdeki üç yılın büyük kısmında evim yurdum olacak pansiyon, hoş geldin yeni dünyana dedi bana. Yeni dünyam olacağını ben bilmiyordum ama o bunu biliyordu. Deneyimliydi. Benden önce de birilerini kucaklamıştı.
Çoğunluğu Denizlili olan fakat civar illerden de gelen onlarca kişiyle aynı çatı altında yaşamak yeni bir dünyaydı elbette. İzmirliler, Manisalılar, Muğlalılar, Burdurlular, Afyonlular vardı. Hatta Ankara'dan arkadaşlarımız vardı. Onlarla birlikte yiyecek, onların kimisiyle top oynayacak, kimisiyle sinemaya gidecek, kimisiyle şakalaşacaktım bundan böyle. Belki kimisine ben bir şey öğretecektim fakat mutlaka onlardan da bir şeyler öğrenecektim. Öğrendiklerimden bir kısmının ben farkında olacağım, büyük bir kısmı ise sessiz sedasız benliğime yerleşecekti.
Örneğin masa sandalye ile mesafeli bir tanışıklığım vardı. Bundan öte içli dışlı olacaktık. Yemek masası adabı değişecek ve giderek içselleşecekti. Kaşık ve çatal hadlerini bilecek ve diğerinin alanına sarkmayacaklardı. Sofra bıçağına henüz yer ayırmamışlardı.
Örneğin karnabaharla İzmirli arkadaşlarım tanıştıracaktı beni. Tabağıma yerleşen kızartılmış bir parçayı ben balık zannetmiştim ve yoğurdun ne işi var yanında diye düşünmüştüm. İlk lokmayı ağzıma atar atmaz, bu ne biçim balık diye tepkimi dışa vurunca, "Balık değil ki o. Karnabahar." dedi bir arkadaşım. İzmir'den yatılı gelmişti.
Kakaoyu ilk defa Sami'nin dile getirdiğini anımsıyorum. Sahurda iyi gider demişti. Önümüze konan yemeğin yanında, ortak aldığımız tereyağı ile tatlandırdığımız ekmeğimiz (usta kızartıveriyordu) ve yanında bol şekerli sıcak kakao olmayınca açlıktan gidecektik sanki.
Sami, Akil ve Osman Polatlı'dandılar.
Fikir kimden çıkmıştı anımsamıyorum, serin sezonda, izci kolu gibi uygun adımla ve uygun şamatayla, bir kilometre kadar uzaklıkta bir yere sıcak salep içmeye giderdik. Önceden hiç salep içmemiştim.
Liseye gelene kadar ben rekabet yaşamadım. Başka yıldızların arasında ışığını fark ettirmek daha zordu. Kimi yerde tempo artırmak bir başka konuda da durumu kabullenmek gerekiyordu. Bunu öğrendim.
Ortak girişimi öğrendim. Birkaç arkadaşla harçlıklarımızı birleştirip her gün, iki günlük gazeteyi takip ediyorduk .
Erol Büyükburç ile Tayfun'u yarıştırır, Öztürk Serengil hayranlarıyla Sadri Alışık komedisinin seviyesini tartışırdık.
Ülkemizin gelişme koşullarını inceledik, sanayileşmede karar kıldık. Bizim parasız yatılı devresinden çok mühendis çıktı. Belki de bundan.
Ülkemizin gelişme koşullarını inceledik, sanayileşmede karar kıldık. Bizim parasız yatılı devresinden çok mühendis çıktı. Belki de bundan.
Bir arada yaşamanın yanında, mesafeli kalmayı da öğrendik yakın arkadaşlığı da.
Yutkunduğumuz haksızlıklar da yaşadık, küçük meselelere uzun uzun itiraz ettiğimiz de oldu.
Yutkunduğumuz haksızlıklar da yaşadık, küçük meselelere uzun uzun itiraz ettiğimiz de oldu.
Pansiyon haklıymış. Yeni dünyaya girmişim. Ancak, ondan ayrılırken, daha başka yeni dünyalar olduğunu ben biliyordum ama o bilmiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder