
MAVİLİ
Önce diksiyon yönergesi: "mavili" ma-vili şeklinde okunacak. İsim maviden gelmesine rağmen biz ma-vili şeklinde seslendirirdik. Nedeni bilinmiyor.
İkinci yönlendirme: Bebeği üç dört yaşlarında hayal edin.
Üçüncü hatırlatma: Bu öykü, bildiklerimden, bana anlatılanlardan ve yaşadıklarımdan süzülenlerdir. Gördüğüm boşlukları da ben doldurdum, tadı tuzu olsun diye.
Dedem, girişken ve çevresine sıcak bir ihtiyardı. Davet etmeyi de severdi davet edilmeyi de. Anne annemin, "çingene çadırında kahve içen adam" diye serzeniş dile getirdiğini anımsarım. Evde değilse, köyün ortasındaki köy odasında olurdu. Bu nedenle, yol şaşıran ya da dara düşen çoğu yabancı dedemi bulurdu. Bir bakıma da o, onları bulurdu. Kar kapatınca bizim köyde mahsur kalan bir sığır tüccarına ve onu aşkın sığırına, bir hafta süreyle, hayrına baktığımızı hatırlarım.
Çocukluğumda, Ege veya Akdeniz bölgesinde kışlayan yörükler, bahar aylarında orta Anadolu yaylalarına göçerlerdi. Köyümüz de onların uğrak yerlerinden biriydi.
Yörük beylerinden birinden, cins bir çoban köpeğinin neslinden gelen bir enik istemiş dedem. Tatlı dil ve acı kahve hatırına, son bahar dönüşlerinde bir enik bırakmış dedeme yörük beyi. İşaret olsun diye, mavi renkli kilim ipi bağlanmış eniğin boynuna.
"Enik dişi amma memnun olursun ileride. Anası çok cesurdur ve de güçlüdür. Allah'ın hikmeti, tek yavru doğurur. O da bu işte," demiş. Dedem, keşke erkek olsaydı diye düşünse de almış ve ablam da adını mavili koymuş. Maviden gelmesine rağmen, hepimiz ilk heceyi kısa tutarak, ma vili şeklinde seslendirdik hep adını.
"Enik dişi amma memnun olursun ileride. Anası çok cesurdur ve de güçlüdür. Allah'ın hikmeti, tek yavru doğurur. O da bu işte," demiş. Dedem, keşke erkek olsaydı diye düşünse de almış ve ablam da adını mavili koymuş. Maviden gelmesine rağmen, hepimiz ilk heceyi kısa tutarak, ma vili şeklinde seslendirdik hep adını.
Mavili geldiğinde ben üç yaşlarındaydım. (Öyle anlatıldı.) Beraber oynadık, beraber büyüdük. Oynarken, eğlenirken, ayırımına varmadan birbirimizi eğittik. Çok geçmeden, bana karşı yapılan ani hamlelere tepki vermeye başladı. önüne konan süt ekmek karışımına hemen dalmaz yüzüme bakardı. Bu gibi alışkanlıklar içselleşmiş ki yetişkinliğinde de yabancı elden bir şey yemezdi ve dost bildiklerini korumaya hep hazırdı.
Ona göre değil amma bana göre arkadaşlığımız aksar oldu giderek. Nasıl olmasın ki bir yıl sonra o yetişkindi ben hala çocuk. Karşılaşmalarımızda, eskisi gibi oynamak, güreşmek istiyordu, beni yıkıp yalamak istiyordu. Yalancıktan ısırmak istiyordu. Buna karşın benim gücüm yetmiyordu ve kaçıyordum. Onu bile oyun sayıyordu. Sonunda, ikimiz de büyüklerden azar işitiyorduk.
Baharla birlikte koyun sürüleri kırda gecelemeye başladı. Mavili nerdeyse iki yaşındaydı artık. Kurtla güreşi destan olmuştu çobanlar arasında. Her çobanın ve sürü sahibinin imreneceği seviyede.
Yaz ortalarında bir gün, sürüden hiç ayrılmayan mavili, sağım için köye dönen sürü ile birlikte gelmedi. Yokluğu hemen fark edildi çünkü dönüşte ilk yapılan işlerden birisiydi köpekleri beslemek. Dedeme haber verildi. Dedem çobanı sorguladı. Gece yarısından beri görünmediğini söyledi çoban. Bütün gün sürüyü nerelerde otlattığını sordu dedem. Aklının bir kenarından da çobanın maviliyi satmış olabileceği geçermiş.
Sorgulamadan sonra dedem eşeğine bindiği gibi gitti
Bütün gün kırda köpek aramış. Akşam boş ve umutsuz döndü.
Ertesi gün, gelip geçen bir yabancı, komşu köyden kestirme gelmek istediğinden fakat yolunu beyaz bir köpeğin kestiğinden söz edince, o tarafı aramaya karar vermiş. Tam evden ayrılacağı sırada, dedesine, dedesinin asasından daha bitişik olan torunu -yani ben- gönül koyunca kucağına onu da alıp sürmüş eşeğini kırlara.
Yabancıdan öğrenilen doğrultuda, yirmi dakika kadar gittikten sonra, karga ve köpek sesinin yankılandığı bir yöne yöneldik. Yanılmamıştık. Havlayan maviliydi. Dikenler arasında çekirge kovalayan kargaları kovalıyordu. Dedem anladı. Mavili bir şeyi koruyordu. Kırda kalmış bir kuzudur dedi.
Bizi tanıyan mavili de dost tepkisi verdi. Bir diken kümesinden fazla uzaklaşmadan bize doğru havlıyordu. Köpekleri tanıyanlar, tehdit havlaması ile haber verme havlamasının farkını bilir. Gene de temkinli yaklaşıyordu dedem. Tam heybeden mavili için getirilen su ve yiyeceği alırken, dayanamayıp maviliye koştum. Mavili neşe içinde zıplıyor, bir bana doğru bir diken kümesine doğru gidip geliyordu. Dedem dur demeye kalmadan buluştuk. Beni diken kümesinin içine yönlendiriyordu.
Dedem geldiğinde, yumruk kadar bir enik, ben ve mavili sarmaş dolaştık.
Mavili de tek yavru doğurmuştu ve o da dişiydi. Onu da büyüttüm.
Öykünün sonu bende kalsın. Mavili hala yaşamakta.
Yaz ortalarında bir gün, sürüden hiç ayrılmayan mavili, sağım için köye dönen sürü ile birlikte gelmedi. Yokluğu hemen fark edildi çünkü dönüşte ilk yapılan işlerden birisiydi köpekleri beslemek. Dedeme haber verildi. Dedem çobanı sorguladı. Gece yarısından beri görünmediğini söyledi çoban. Bütün gün sürüyü nerelerde otlattığını sordu dedem. Aklının bir kenarından da çobanın maviliyi satmış olabileceği geçermiş.
Sorgulamadan sonra dedem eşeğine bindiği gibi gitti
Bütün gün kırda köpek aramış. Akşam boş ve umutsuz döndü.
Ertesi gün, gelip geçen bir yabancı, komşu köyden kestirme gelmek istediğinden fakat yolunu beyaz bir köpeğin kestiğinden söz edince, o tarafı aramaya karar vermiş. Tam evden ayrılacağı sırada, dedesine, dedesinin asasından daha bitişik olan torunu -yani ben- gönül koyunca kucağına onu da alıp sürmüş eşeğini kırlara.
Yabancıdan öğrenilen doğrultuda, yirmi dakika kadar gittikten sonra, karga ve köpek sesinin yankılandığı bir yöne yöneldik. Yanılmamıştık. Havlayan maviliydi. Dikenler arasında çekirge kovalayan kargaları kovalıyordu. Dedem anladı. Mavili bir şeyi koruyordu. Kırda kalmış bir kuzudur dedi.
Bizi tanıyan mavili de dost tepkisi verdi. Bir diken kümesinden fazla uzaklaşmadan bize doğru havlıyordu. Köpekleri tanıyanlar, tehdit havlaması ile haber verme havlamasının farkını bilir. Gene de temkinli yaklaşıyordu dedem. Tam heybeden mavili için getirilen su ve yiyeceği alırken, dayanamayıp maviliye koştum. Mavili neşe içinde zıplıyor, bir bana doğru bir diken kümesine doğru gidip geliyordu. Dedem dur demeye kalmadan buluştuk. Beni diken kümesinin içine yönlendiriyordu.
Dedem geldiğinde, yumruk kadar bir enik, ben ve mavili sarmaş dolaştık.
Mavili de tek yavru doğurmuştu ve o da dişiydi. Onu da büyüttüm.
Öykünün sonu bende kalsın. Mavili hala yaşamakta.
Anı ile öykü birbirinin içine girmiş sanki. Ne güzel bir anlatım.Kutlarım arkadaşım.Her doğan yavruya mavili mi dediniz ? Bazı köpekler neden tek doğururmuş araştırdın mı ?
YanıtlaSildikkat edersen, benim anı veya öykülerimdeki köpeklerin adı ya mavili'dir ya da minnoş. (Mehmet Çevik'in kulakları çınlasın.)
YanıtlaSil