11 Haziran 2016 Cumartesi

BÜLBÜLÜN ÇİLESİ- 1/4

 
BÜLBÜLÜN ÇİLESİ DİLİNDEN.
 
   Orta boylu, etine dolgun bir kızdı Safiye. Kafası bedenine göre biraz küçüktü fakat saçları ve baş örtüsüyle bu orantısızlığı iyi gizliyordu. Aslında bu gizleme, Safiye'nin anasının marifetidir. Onun yönlendirmesi ve telkiniyle, bu şekilde taranmayı ve örtünmeyi alışkanlık haline getirmiştir Safiye. Bunun yanında, Safiye'nin yaz kış yarım topuklu ayakkabı giymesi ile ilgili bir söylenti var: Güya Safiye çıplak ayakla yürürken ayak parmakları üzerinde yürürmüş. Yarım topuklu ayakkabıyla yürüyüşü gözden kaçırılırmış. Ben gözümle görmedim; öyle söylüyorlar. Okul yıllarında bu gözümden kaçmış nedense.
_._
 
   Ben onu öğrenciliğinden tanıyorum. Okul hayatında gözlediğime göre, az sayıda yaşıtıyla arkadaş oluyordu ve az konuşuyordu. Konuşmayı başlatmakta da sürdürmekte de sıkıntılıydı genellikle. Onu iyi tanıyan, sözünü kesmeden  veya mimikleri veya hareketleriyle onun dikkatini bozmadan dinleyenlerle, nispeten daha düzgün ve akıcı konuşabiliyordu. Fakat kiminle konuşursa konuşsun, konuşma sırasında veya konuşulanı dinlerken, göz temasından kaçınırdı. Bu nedenle olsa gerek, garibim kimsenin canını yakmasa da ona  'yere bakan, can yakan' lakabı takılmıştı. Duyduğum diğer bir lakabı da 'çam deviren' idi. Bunun nedeni de söz ve mimikleri birleştirememesi ve sözcüklerin mecazi anlamlarını kullanamaması nedeniyle, şakadan anlamaması ve sözcük şakası yapamamasıydı. Nadiren konuştuğunda da ne söyleyecekse gümbür gümbür söylemesiydi.
   Diğer insanlarla ilişkilerinde, büyük küçük fark etmez, siyah ve beyaz gibiydi; ara renkler yoktu. Rol yapmaz, 'gibi' davranmasını bilmezdi.
   Başarısız bir öğrenciydi; öğrenme güçlüğü çekerdi. Güçlüğün nedeni de seçicilikti. İlgisini çeken ve somuta dayanan derslerde nispeten iyiydi. Kimi derslere veya konulara kısmen veya tamamen kapalıydı. Bölüştürmeyi bilir amma bölmeyi bilmezdi. Kendi başına türkü söyler fakat sınıfta söyleyemezdi. Aynı şekilde uzun bir şiiri ezberleyebilir fakat iki kişinin önüne çıkıp söyleyemezdi. Bir öğretmen olarak, onun özel eğitim kapsamında olması gerektiğini biliyordum fakat beş sınıfta seksen öğrenciden sorumluydum ve çoğunluğa yönelmeye mecburdum.
   İnsan söz konusu olunca bu kadar seçici olan ve çoğunluğuna uzak davranan Safiye, tam bir hayvan dostuydu. Kuzularla tatlı tatlı konuşurdu örneğin. Sıradan insanın önemsemediği özellikleri kullanarak, hayvanların her birini tek tek tanıdığı söylenirdi. Kırk koyunun arasından, aralarında şöyle bir dolaşarak, eksik  olanı kendince verdiği isimle belirttiği söylenirdi. 'benekli yok.' dediğinde,  sağ kulağında ona has bir benek bulunan koyundur eksik olan. Bunları gözüyle görenler söylüyor.
   İnsanlara karşı seçiciliği kendi ailesi içinde de görülürdü. Anasına karşı koşulsuz güven duyar ve itaat ederdi. Ailenin erkek bireylerine de mesafeli davranır, tedirgin olduğu hallerde, göz temasından kaçınmadığı tek kişi olan anasının gözüne bakardı, bir işaret beklercesine.
   (Devam edecek.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder