6
Arabamat Kırında Yangın Var!
Hüseyin ağa ve İzzet ağa köyün önde gelen ve gizli gizli çekişen iki akraba kişisidir. Amca çocuğu sayılırlar.
Birinin ak dediğine diğeri kara diye diye araları giderek açılmaktadır. Bir gelişme, bu çekişmeyi açığa çıkarmış ve şiddetlendirmiştir.
Birinin ak dediğine diğeri kara diye diye araları giderek açılmaktadır. Bir gelişme, bu çekişmeyi açığa çıkarmış ve şiddetlendirmiştir.
Köy, daha çok köyün önde gelenleri, sünni itikada sıkı bağlanmış kişilermiş. Çevre köylerin çoğu da bu yöndeymiş. Çivril kasabasında ve yakınındaki köylerde ise, halk arasında bektaşi olarak bilinen, sıkışınca halveti olduklarını söyleyen bir inanç grubu varmış. Bektaşi şeyhi cemaati üzerinde çok etkiliymiş; cemaatinin ekonomisinden evliliğine kadar her konuya müdahil olabiliyormuş.
Zaman gelir ve İzzet ağa şeyhlerden kız alıp onlara kız vermeye razı olur. Razı edildi mi yoksa onun bir seçimi miydi, bilinmiyor. Sünni yoldaki köy ileri gelenleri bu yeni akrabalık bağlantısını hoş karşılamazlar. İzzet ağaya nasihatçiler gönderilir, üstü kapalı veya açık tehditler yönlendirilir. Bunların arkasındaki kişi ise Hüseyin ağadır. İzzet ağa bunlara aldırmaz. Aldırmaz amma iki akraba aile arasına husumet tohumları atılmasına neden olur.
Husumet tohumları yavaş filizlenir, acelenin riskli olduğu zamanlarda. Hüseyin ve İzzet ağaların sağlığında önemli bir olay yoktur. Ancak, atılan tohumu besleyecek kontrollü sürtüşmeler de eksik değildir.
İzzet ağa öldüğünde, büyük oğlu Derviş'in ve küçük oğlu Hüseyin'in aileleri, sırasıyla Yukarı İzzetler ve Aşağı İzzetler olarak anılmaya başlamıştır.
İzzet ağa öldüğünde, büyük oğlu Derviş'in ve küçük oğlu Hüseyin'in aileleri, sırasıyla Yukarı İzzetler ve Aşağı İzzetler olarak anılmaya başlamıştır.
Hüseyin ağa ölünce onun yerini oğlu Hasan doldurmuştur. (Halk arasında Kel Hasan ağa olarak anılır.) Aile dallanmadığı için, halk adını değiştirmeden, Hüseyin ağalar demeyi sürdürmüştür.
İlginç olan, sünni-bektaşi çekişmesi ile gübrelenen aile içi husumet tohumu uykuda beklerken, bu çekişme kılık değiştirerek başka kimliğe bürünmüştür. O kadar ki, gerginliği başlatan uyuşmazlık unutulmuş ve Kel Hasan Ağa da bektaşi bir ailenin kızıyla evlendirilmiştir.
Buna rağmen husumet sönmemiş, günün birinde arabamat kırında tutuşmuştur.
Önceden de değindiğimiz gibi, Küfü çayının taştığı arazinin erken tava gelen kısmı işlenir ve yazlık bitkiler ekilirdi. Kalan bölge otlak olarak kullanılırdı.
Atlar ayağına bağlanan uzun bir halat ve yere derince çakılan zikke denen demir kazıkla sabitlenir ve ipin uzunluğu kadar yarıçapı olan bir dairenin içinde otlarlardı. Arada bir biri gider, yakındaki bir kuyudan atları yakıtır ve çiğnenmemiş yeni bir bölgeye yeniden çakardı.
Diğer cins hayvanat genellikle bir çoban tarafından güdülürdü.
Gene öyle olmuş ve ekilemeyen bölgeye atlar çakılmıştır otlamaları için. Bir gün Derviş ağanın aygırı kazıktan kurtulur ve Kel Hasan ağanın kısraklarına saldırır. Sakin zamanlarında özgürlüklerinin sonunu kabullenen atlar, heyecan yükselince kazıklarını zorlarlar. Öyle olmuş ve başka atlar da kazıktan kurtulmuş. Bu kargaşada, her iki ailenin atlarında da yaralanmalar olmuş fakat önemli olan, Hasan ağanın atlarından birisinin ayağının kırılmasıymış.
Fırsat bekleyen husumet tohumu hemen filizlenip boy vermeye başlamış.
İlginç olan, sünni-bektaşi çekişmesi ile gübrelenen aile içi husumet tohumu uykuda beklerken, bu çekişme kılık değiştirerek başka kimliğe bürünmüştür. O kadar ki, gerginliği başlatan uyuşmazlık unutulmuş ve Kel Hasan Ağa da bektaşi bir ailenin kızıyla evlendirilmiştir.
Buna rağmen husumet sönmemiş, günün birinde arabamat kırında tutuşmuştur.
Önceden de değindiğimiz gibi, Küfü çayının taştığı arazinin erken tava gelen kısmı işlenir ve yazlık bitkiler ekilirdi. Kalan bölge otlak olarak kullanılırdı.
Atlar ayağına bağlanan uzun bir halat ve yere derince çakılan zikke denen demir kazıkla sabitlenir ve ipin uzunluğu kadar yarıçapı olan bir dairenin içinde otlarlardı. Arada bir biri gider, yakındaki bir kuyudan atları yakıtır ve çiğnenmemiş yeni bir bölgeye yeniden çakardı.
Diğer cins hayvanat genellikle bir çoban tarafından güdülürdü.
Gene öyle olmuş ve ekilemeyen bölgeye atlar çakılmıştır otlamaları için. Bir gün Derviş ağanın aygırı kazıktan kurtulur ve Kel Hasan ağanın kısraklarına saldırır. Sakin zamanlarında özgürlüklerinin sonunu kabullenen atlar, heyecan yükselince kazıklarını zorlarlar. Öyle olmuş ve başka atlar da kazıktan kurtulmuş. Bu kargaşada, her iki ailenin atlarında da yaralanmalar olmuş fakat önemli olan, Hasan ağanın atlarından birisinin ayağının kırılmasıymış.
Fırsat bekleyen husumet tohumu hemen filizlenip boy vermeye başlamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder