Anam ve ben - onun ileri yaşlarında ve benim de emekli günlerimde- kimi zaman köydeki evimizde, kimi zaman da bizi ziyarete geldiğinde İzmir'de, uzun ve doyulmaz sohbetlere dalardık. Dereden tepeden, dosttan düşmandan söz edilirdi. Konuşma anında aklıma gelmeyen veya akışı bozmaya kıyamayıp sormadığım veya soramadığım, sonra da unuttuğum bir dünya soru çıkıyor oturup ayrıntıları düzene koyarken. Ona soramadığım soruları kendime soruyorum zaman zaman. Kimi zaman aklıma gelen yanıt öyküye oturuyor. Otursa da benim oturtamadığım haller de oluyor; taraf tutuyorum sevdiğim birine uymazsa akla gelen yanıt. Ben bir öykü yazıyorum sonuçta, tarih değil...
I - Akrabalar
1
Soyadı kanunundan sonra, Serbanşah köyünden dört aile Çorbacıoğlu soyadını seçti. Ayrıca, Çivril ilçesinde ve ona bağlı Kızılcayer, Tuğcu, Bucak ve Işıklı gibi dört köyde de bu soyadını seçen aileler var.
Bu aileler arasındaki akrabalık bağlantısını tam bilen yok; sadece yakıştırmalar var. Dahası, Serbanşah'taki dört ailenin bile akrabalık bağları net bilinmiyor. Şecere çıkarılamasa da arazi yakınlıkları, geçmişteki evlerinin yeri ve nesilden nesile aktarılan akrabalık bilgileri akraba olduklarını gösteriyor. İşgalci Yunan ordusu, çekilme aşamasında Çivril hükümet konağını yaktığından, nüfus ve tapu kayıtlarının yok olması da bunun nedenlerinden birisi.
Soyadı kanunu öncesinde anıldıkları adlarıyla ve yakın zamana kadar yaşlı kişilerin kullanageldiği adlarla, Serbanşah köyündeki Çorbacıoğlu soyadı alan aileler: Aşağı İzzetler, Yukarı İzzetler, Hüseyin Ağalar ve Eyüpler.
Aşağı İzzetler, İzzet ağanın küçük oğlu Hüseyin (Kör Hüseyin) ağanın soyu, Yukarı İzzetler de İzzet ağanın büyük oğlu Derviş ağanın soyudur
Aşağı İzzetler, İzzet ağanın küçük oğlu Hüseyin (Kör Hüseyin) ağanın soyu, Yukarı İzzetler de İzzet ağanın büyük oğlu Derviş ağanın soyudur
Ben Eyüpler diye anılan aileden geliyorum. Eyüp ağa benim dedem. Onun babasının da İbrahim olması kuvvetli olasılık. Çünkü, geleneklere göre, ilk doğan oğula dedenin adı verilir. Eyüp ağanın büyük oğlunun da adı İbrahim. İbrahim varsayımı üzerinden yürünürse, İbrahim ağanın üç oğlu olduğu söylendi sözel tarihçim tarafından. Bunlardan ikisi Zekeriya ve Eyüp. Üçüncüsü ise tarafımızca bilinmiyor. Ayrıca, Eyüp dışındakilerin yaşayan soy uzantısı yok.
Bu ailelerde iki isim çok tekrarlanıyor bildiklerime ve anlatılanlara göre. Bu isimler Ali ve Mehmet Ali'dir. Kanaatimce bu isimlerden birisi ortak atalarına kadar gitmektedir.
O zamanlar Sandıklı sancağına bağlı olan bölgede bir Mehmet Ali ağa yaşamıştır anlatılanlara göre. Hayli dolgun bir adam olduğu için, Sandıklı'ya giderken yedek atlarla ve yardımcılarla çıkarmış yola.
Bu ailelerde iki isim çok tekrarlanıyor bildiklerime ve anlatılanlara göre. Bu isimler Ali ve Mehmet Ali'dir. Kanaatimce bu isimlerden birisi ortak atalarına kadar gitmektedir.
O zamanlar Sandıklı sancağına bağlı olan bölgede bir Mehmet Ali ağa yaşamıştır anlatılanlara göre. Hayli dolgun bir adam olduğu için, Sandıklı'ya giderken yedek atlarla ve yardımcılarla çıkarmış yola.
Yaşlılardan ve daha çok anamdan duyduğuma göre, bu ailelerin tümünün evleri köyün tepe diye anılan bölgesindeymiş. Anam da eskilerden naklen anlatırdı bunu. Orada yaşadıklarını babam bilmiyordu örneğin. "Öyle derler." derdi sorduğumuzda.
Tepe denince çok yüksek ve geniş bir doğal yeryüzü şekli anlaşılmasın. Çevresinden on, on beş metre kadar yüksek olan beş altı yüz metre çapında bir alan bu. Yayvan bir höyük desem yanlış olmaz. Sanki birkaç kez yıkılıp yapılan bir yerleşim alanı.
Benim bildiğim zamanlarda, Yukarı İzzetlerden Ali amcanın (Koca Ali) ve Hüseyin Ağalardan Kamil amcanın (Kel Kamil) evleri tepedeydi. Aşağı İzzetlerden Hüseyin amcanın (Kör Hüseyin) ve Hüseyin ağalardan Hüseyin amcanın (Kel Hüseyin) evleri tepenin hemen eteğindeydi. Hüseyin Ağaların geri kalanlarının evleri ile Eyüplerin evleri birkaç yüz metre uzakta ve kuzey-batı yönündeki düzlükteydi. Hüseyin ağanın evi köy camisinin tam karşısında. O günlerde var olduğu anlaşılan cami ile gönül yakınlığı. günümüzde bile sürdürülür aile kollarınca.
Tepe denince çok yüksek ve geniş bir doğal yeryüzü şekli anlaşılmasın. Çevresinden on, on beş metre kadar yüksek olan beş altı yüz metre çapında bir alan bu. Yayvan bir höyük desem yanlış olmaz. Sanki birkaç kez yıkılıp yapılan bir yerleşim alanı.
Benim bildiğim zamanlarda, Yukarı İzzetlerden Ali amcanın (Koca Ali) ve Hüseyin Ağalardan Kamil amcanın (Kel Kamil) evleri tepedeydi. Aşağı İzzetlerden Hüseyin amcanın (Kör Hüseyin) ve Hüseyin ağalardan Hüseyin amcanın (Kel Hüseyin) evleri tepenin hemen eteğindeydi. Hüseyin Ağaların geri kalanlarının evleri ile Eyüplerin evleri birkaç yüz metre uzakta ve kuzey-batı yönündeki düzlükteydi. Hüseyin ağanın evi köy camisinin tam karşısında. O günlerde var olduğu anlaşılan cami ile gönül yakınlığı. günümüzde bile sürdürülür aile kollarınca.
Benim çocukluğumda, İbrahim amcamın, Ali (Yörük) amcamın ve Kazım amcamın evleri, Hüseyin ağaların devamındaki bir avlu etrafındaydı. Babam sokağın karşısında, ayrı bir yer satın alıp orayı geliştirmişti.
İbrahim amcamın oğlu olmadığından, Yörük (Ali) amcamın ve babam Hacı Ahmet'in oğulları köyde yaşamadıklarından, Eyüp ağanın yurdunda, erkek soyu itibariyle, sadece Kazım amcam soyundan Rafet Çorbacıoğlu oturuyor.
Babamın arazilerinden hangisi ele alınsa, komşu arazi ya bu ailelerden birisine ait çıkar ya da bunlardan satış veya miras yoluyla elde etmiş birisine. Belli ki büyük arazi parselleri varisler arasında paylaşıla paylaşıla dağılmış ve küçülmüştür.
Babamın arazilerinden hangisi ele alınsa, komşu arazi ya bu ailelerden birisine ait çıkar ya da bunlardan satış veya miras yoluyla elde etmiş birisine. Belli ki büyük arazi parselleri varisler arasında paylaşıla paylaşıla dağılmış ve küçülmüştür.
2
Eyüp ağanın (muhtemelen onun babasının) niçin mekan değiştirdiği şüpheli. Tepenin doğu eteğine düşen mekanları büyümeye müsait görünürken, orayı bırakıp su basar bölgeye , köyün kuzey-batı çeperinde mekan tutmaları bir mecburiyettenmiş gibi görünüyor. Bu mecburiyetin de huzursuzluk olması büyük olasılık. Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmezmiş derler. Ayrıca, tepede büyük bir yangın yaşandığı da anlatılırdı. Yangının eşkıya işi olduğu da söylenirdi, eşkıyanın tutulmuş bir iş yaptığı da.
Yangın sonrası molozlarla uğraşmaktansa yer değiştirmeyi yeğlemiş de olabilirler. Beladan uzak durma tercihi de akla yakın.
Yangın sonrası molozlarla uğraşmaktansa yer değiştirmeyi yeğlemiş de olabilirler. Beladan uzak durma tercihi de akla yakın.
Tepeyi elinde tutan İzzetler ailesi daha varlıklı ve güçlüymüş. Tepenin daha az bir kısmını elinde tutan Hüseyin ağalar, izzetlere karşı ölçülü bir oranda direnme gücüne sahipmiş.
Muhtemelen ailenin küçük oğlu zürriyetinden olanlar, mal-mülk ve aile nüfusu bakımından zayıf kalmaları nedeniyle, önde gelenler tarafından kullanılmak isteniyor. Buna karşı duranlar ise rahatsız ediliyor. Daha Eyüp ağanın babası zamanında böyle bir huzursuzluk var olmalı çünkü Eyüp ağanın kardeşi, muhtemelen büyüğü Zekeriya, diğerlerinden ayrılıp, köyün güney-batı çeperine mekan tutuyor. Zekeriya ve Eyüp'ün birbirine uzak yerleri yurt seçmesi, aile içi bir dağılmayı da çağrıştırıyor. Nedeni ne olursa olsun, aileler ve sülale içinde sürtüşme olduğu kesin.
Buna işaret olabilecek bir arazi hikayesine geçmeden önce, Eyüp ağa ve oğullarının yaşamını derinden etkileyecek birkaç kişiden de söz edilecek. Bunlardan birisi, ileride Eyüp ağanın oğlu İbrahim'in kayınpederi olacak olan Köse Mehmet'tir. Ayrıca, ileride anlatılacak olan Kör Hüseyin amca da vardır. İleride Hüseyin ağanın büyük torunu Sofu Mustafa amcanın kayınpederi de olacak bu kişinin öyküsü ve Köse Mehmet ağanın öyküsü, köyün arazi yapısını etkileyecek düzeydedir.
Şunu da belirteyim ki bu hikayeler büyük balığın küçük balığı yutmasının, uyanık kasabalının saf köy zenginini kullanmasının da öyküsüdür.
Buna işaret olabilecek bir arazi hikayesine geçmeden önce, Eyüp ağa ve oğullarının yaşamını derinden etkileyecek birkaç kişiden de söz edilecek. Bunlardan birisi, ileride Eyüp ağanın oğlu İbrahim'in kayınpederi olacak olan Köse Mehmet'tir. Ayrıca, ileride anlatılacak olan Kör Hüseyin amca da vardır. İleride Hüseyin ağanın büyük torunu Sofu Mustafa amcanın kayınpederi de olacak bu kişinin öyküsü ve Köse Mehmet ağanın öyküsü, köyün arazi yapısını etkileyecek düzeydedir.
Şunu da belirteyim ki bu hikayeler büyük balığın küçük balığı yutmasının, uyanık kasabalının saf köy zenginini kullanmasının da öyküsüdür.
Başlık aile tarihine giriş ya da Eyyüp Ağa da olabilirdi. Esdki dönemlerde yaşasaydın, iyi bir vakanüvist olabilirmişsin !!!
YanıtlaSil