,
-V-
Çocuk Ne Düşünüyor?
Anası yat dizime dediğinde, anasının dizini yastık yapıp kıvrılıveriyor çocuk.
Bu, birisinin dizine ilk yatışı değildi. Dedesi ile anneannesi gece oturmasına gittiklerinde, çok zaman uykusu gelir ve anneannesinin dizine yatardı. Gözüne ışık gelmesin diye anneanne de önlüğünü çocuğun yüzüne örter ve burada yanındayım dercesine sırtını sıvazlardı.
Fakat bu diz, bu geceki diz eskilerden farklı gelmişti çocuğa. Zaten yarı uyur durumdayken, ana sıcaklığı ve okşaması da katılınca, uykuya daldı hemen. Dalmadan önce, en son ne zaman yatmıştım anamın dizine sorusu dolaşıyordu zihninde fakat sorusuna yanıt bulamadan uyku teslim aldı onu. Uyku ağır basmasaydı şöyle düşünecekti: Anamın dizine en son ne zaman yattığımı bilmediğim gibi, çocukluk anılarımın tamamına yakınında, çoğunlukla dedem ve anneannem çıkıyor karşıma, biraz da ablam. Anamın kim olduğunu ve babamın kim olduğunu biliyorum elbette fakat dedemin evine 'bizim ev', baba evine ise 'sizin ev' diyorum kardeşlerimle konuşurken. Biraz o tarafta biraz bu taraftayım anlayacağınız. Ne kadarımın o tarafta ne kadarımın da bu tarafta olduğunu ben de bilmiyorum. Anne ve babamın sevgi tartısında ne kadar çektiğimi düşününce, örneğin küçük kardeşimle tartıldığımızda, benim kefemin hafif kaldığını düşünüyorum. Onunla ilgili çocukluk anıları daha zengin anamın. (Babasınınkini bilmiyordu. O sevgisini kolay göstermezdi) Bundan benim daha az sevildiğim sonucunu çıkarıyor ve üzülüyordum.
İyimserim şu an ve iyimserlikle değerlendiriyorum her şeyi. İlk kez bu gün, anılar havuzundaki seviye farkının benim dede evine taşınmamdan kaynaklandığını düşündüm. Bir zorunluluk vardı. Ortak yaşanmışlıklar azalınca ortak anılar da azalıyor belli ki. Ben ona iki hane ötedeki evde hasretken o da beriki evde kendi hasretini çekiyormuştur mutlaka.
Ay doğarken uyuyan çocuk, gün doğarken uyandı.
Ana kokusuyla esrik ve mutlu halde dalınan derin uyku, arada görülen belirsiz ama mutlu düşler de dahil, mutlu ve dinç bir uyanış ile sonuçlandı. Tatlı tatlı gerindi ve gözünü anasına çevirdi. İki çift mavi göz mutlu ışıltılarla selamlaştılar.
Hayvanlar da ayaklanmış ve otlamaya başlamışlardı.
"Hadi bakalım, kalkalım." dedi ana. Çocuk hemen doğruldu ve dikildi. Aynı konumda uzun zaman oturduğundan ve çocuğu uyanmasın diye kıpırdamadığından ananın sağ bacağı uyuşmuştu. Bu nedenle, bacağındaki karıncalanma geçinceye kadar bekledi ve "Ya Allah, bismillah" diyerek o da kalktı. Ananın çıkından çıkardığı peynir dürümlerini yiyerek hayvan pazarına çıkan arka yollara sürdüler hayvanlarını. "Biraz erken varırsak gölgeli bir yer yakalarız." dedi ana. "Hadi bakalım, aynı düzen, ben sol yana, sen sağ yana. Koyunlar bağlara sapmasın."
Baba da zahire pazarında satışı yapıp onlara katıldı çok geçmeden. Böylece görev tamamlandı. Dürümlerini yediklerinden emin olmasına rağmen sadece çocuğa köfte-ekmek aldı baba. Bu bir ödüldü. Sevindirmek istemişti onu. Bilmiyordu ki, hiç bir ödül bu çocuğu sabaha karşı aldığı ödül kadar sevindiremezdi.
İyimserim şu an ve iyimserlikle değerlendiriyorum her şeyi. İlk kez bu gün, anılar havuzundaki seviye farkının benim dede evine taşınmamdan kaynaklandığını düşündüm. Bir zorunluluk vardı. Ortak yaşanmışlıklar azalınca ortak anılar da azalıyor belli ki. Ben ona iki hane ötedeki evde hasretken o da beriki evde kendi hasretini çekiyormuştur mutlaka.
Ay doğarken uyuyan çocuk, gün doğarken uyandı.
Ana kokusuyla esrik ve mutlu halde dalınan derin uyku, arada görülen belirsiz ama mutlu düşler de dahil, mutlu ve dinç bir uyanış ile sonuçlandı. Tatlı tatlı gerindi ve gözünü anasına çevirdi. İki çift mavi göz mutlu ışıltılarla selamlaştılar.
Hayvanlar da ayaklanmış ve otlamaya başlamışlardı.
"Hadi bakalım, kalkalım." dedi ana. Çocuk hemen doğruldu ve dikildi. Aynı konumda uzun zaman oturduğundan ve çocuğu uyanmasın diye kıpırdamadığından ananın sağ bacağı uyuşmuştu. Bu nedenle, bacağındaki karıncalanma geçinceye kadar bekledi ve "Ya Allah, bismillah" diyerek o da kalktı. Ananın çıkından çıkardığı peynir dürümlerini yiyerek hayvan pazarına çıkan arka yollara sürdüler hayvanlarını. "Biraz erken varırsak gölgeli bir yer yakalarız." dedi ana. "Hadi bakalım, aynı düzen, ben sol yana, sen sağ yana. Koyunlar bağlara sapmasın."
Baba da zahire pazarında satışı yapıp onlara katıldı çok geçmeden. Böylece görev tamamlandı. Dürümlerini yediklerinden emin olmasına rağmen sadece çocuğa köfte-ekmek aldı baba. Bu bir ödüldü. Sevindirmek istemişti onu. Bilmiyordu ki, hiç bir ödül bu çocuğu sabaha karşı aldığı ödül kadar sevindiremezdi.
Asla!
YanıtlaSil...hiç bir ödül ile değişilmez; edilen duaların fısıltıları kulağında, o sıcak parmaklar saçlarını tararken yastık yapılan ana dizi...
Emeğinize sağlık 🍀
Sahne sanatçısını yaşatan , seyircinin alkışlarıdır... Bu kadar emek verip öykünü yazmışsın !!! Ve öykünü en vurucu cümlenle sona erdirmişsin ...
YanıtlaSilBen aynı anne ve babadan 9 kardeşle yaşam savaşına atılmışım. Birisi 1940 larda benden önce terki diyar eylemiş dünyayı... Öbür ikisi benden sonra henüz bebek iken. Rahmetli annem hangi birimize bakacağını bilemeden ve sevgisini şefkatini gösteremeden öldü. Babam da , bunlara yüz verirsem, büyüdüklerinde bana saygı göstermezler duygularıyla, uyurken sevdi...
Diyeceğim o ki sen hem anne şefkati,hem dede , hem nine şefkati görmüşsün !!! Ye ,iç dua et... Başka bir şey söylemeyeceğim sana...
Sevgi insanın en zor paylaştığı bir şeydir. Senin de paylaşma sıkıntıların olmuştur mutlaka.
SilO çocuk o duyguları on yaşında yaşıyor; ben de yarım asır sonra anlatıyorum. Yarım asırda neler olur neler, değil mi?