12 Nisan 2017 Çarşamba

Kelimelerin Ruhu-12: Bütçe

 
Bütçe Yapma Hakkı ve Parlamento
 
     Anayasa değişikliği ile birlikte gündemimize oturan deyimlerden birisi bütçe yapma hakkı.
     Bütçe yapmak, harcama kalemlerinin (yatırımlar, masraf, borç vs.) gelir kalemleriyle (vergiler, harçlar, alacaklar vs.) dengelenmesidir.
     Bunu aileler de yapar, şirketler de, devletler de. Şirketler genel kurullarında veya yönetim kurullarında kararlaştırır ve onaylar. (İcra direktörü olan genel Müdür veya benzeri değil.) Demokratik devletlerde ise meclisler bütçeyi kararlaştırır ve onaylar. Meclis onayıyla kararlaştırıldığı için de adı bütçe kanunudur. Bu kendiliğinden bir şey getirir: O da keyfiliğin önlenmesi ve bir önceki yılın uygulamasının da mecliste tartışılıp onaylanması (ibra- aklama) ...
      Hesaplı aileler bu işi evlerinde de yaparlar fakat yazılı hale pek getirmezler çünkü işin akıldan takibi mümkündür ve bir gün dışardan birisine hesap verilmeyecektir.
      --.--
      Dünya demokrasi tarihinin başı, yani parlamento kurulmasının nedeni bütçe yapmaktır. Bunun da, başlangıçta, harcamalar kısmı değil gelirler kısmıdır esas mesele. Çünkü İngiliz halkı, krallarının durmadan vergi salmasından şikayetçidir. (kefe vergisi bile vardır.)  Toplanan paranın nasıl harcandığıyla daha sonra ilgilenmiştir. Yani demokrasiyi başlatan şey, vergi salınmasını halk adına kontrol altına almaktır. Bunu tartışırken de kendiliğinden, oraya şu kadar, buraya bu kadar harcansın demeye başlamışlar ve sonuçta, hem harcama kalemleri hem de gelir kalemleri kararlaştırılır olmuştur. Hasılı, bütçe yapımı, hem tarihi kökü itibariyle, hem de, harcamalar da vergiler de halkı ilgilendirdiği için, halkı temsil eden meclisin ayrılmaz bir parçası olmak zorundadır.
      Önerilen anayasa maddelerinde, meclisler bütçe yapımında maliye bürokrasisinden yararlandığı için, meclisin rolü olmasa da olur noktasında değerlendirilmiş ve bütçe yapma yetkisi yürütmenin başı (her şeyin başı) olan başkana bırakılmıştır. Başkan halk tarafından seçilmiş olsa da halkı temsil etmeyecektir. Çünkü seçilme gayesi o değildir. Milleti temsil edenler ise millet vekilleridir. Bu şekilde, bütçe yapma ile millet vekillerinin, dolayısıyla milletin bağı koparılmış ve sadece meclis onayı seviyesine indirilmiştir. Meclis onayı alınamadığında da eski bütçeyi eskale ederek (enflasyon ayarlaması yaparak) uygulama yetkisi verilmektedir. Yani başkan millet vekillerinin nazını çekmek zorunda değildir.
      Rakamlar söylenerek, başkan şu kadar parayı istediği gibi harcar denmektedir. Yukarıda ifade edildiği çerçevede bu doğrudur.
      Beni bu yazıyı yazmaya iten şey, işin harcama tarafı olduğu kadar, bence daha önemli olan gelirler kısmıdır. Çünkü bütçe yapma yetkisi olan makam, gelir kaynaklarını da belirleyecektir. Tekrarlamak gerekirse nedir gelir kalemi: Beni (elbette sizi de) ilgilendiren kısmıyla vergiler ve harçlar. Sözün özü, başkana vergi salma yetkisi de verilmektedir.
     Vergi salma yetkisi, meclis onayı alamamak fazla önemli bir risk de olmadığına göre, ölçüsüzleşebilir, cezalandırmaya dönüşebilir, baskı aracı haline gelebilir. Başkanın vergi salma yetkisi çok tehlikelidir. Silaha da dönüşebilir.
      Bütçe yapmanın bu kısmı yeterince vurgulanmıyor endişesiyle yazdım. Umarım açıklayabilmişimdir.
     Şunu da belirtmeliyim: Meclisi gündemine gelmek zorunda olmayan her şey gizli kapaklı yapılacaktır. Örtülü işler kısa zamanda yozlaşma haline dönüşecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder