İki Yolcu
-I-
Ar Belası
Borcunu ödeyememenin önemli kusur sayıldığı yıllardı. Bu nedenle borçla alış verişten bile çekinilirdi.
İşte o yıllarda, köyde bakkal işletme yolunu seçen birisi, kasabadaki toptancıya -aslında yarı toptancı dense uygun olur- gider; düşüncesini anlatır. Toptancı ancak kefil bulabilirse kredili mal verebileceğini söyler ve o köyden kimlerin kefaletini kabul edebileceğini de belirtir. Verilen isimlerin arasında, öyküsünü anlatacağım ailenin babası da vardır.
İşte o yıllarda, köyde bakkal işletme yolunu seçen birisi, kasabadaki toptancıya -aslında yarı toptancı dense uygun olur- gider; düşüncesini anlatır. Toptancı ancak kefil bulabilirse kredili mal verebileceğini söyler ve o köyden kimlerin kefaletini kabul edebileceğini de belirtir. Verilen isimlerin arasında, öyküsünü anlatacağım ailenin babası da vardır.
Durum uygun bir dille anlatılınca ve yemin billah yüz karası olunmayacağı anlatılıp dil dökülünce, yumuşak yürekli olan ve insana güveni esas alan baba, 'bir muhtacın yarasına merhem olursam hayrına' diye düşünür ve kefaleti kabul eder. Ayrıca, kendi bakkallık geçmişinden hareketle, mesleğin incelikleri üzerinde tavsiyelerde bile bulunur.
Bakkal dükkanı açılır açılmasına da işler iyi gitmez. Okur-yazar olmayan bakkal, fiyatları karıştırır, alacağını vereceğini belleğinde tutamaz. Kimi açıkgözlerce istismar edilir bu gibi zafiyetleri. Üstüne üstlük, bakkala inen malı sattığından çok ailece yedikleri söylenir.
Kendi işiyle meşgul olan baba, bakkalın gidişatından habersizdir. İcradan ihbar gelmese aklına bile gelmeyecektir kefaletin yükümlülüğü. Oysaki, bakkaldan düzgün ödeme gelmeyince, toptancı senetleri bankaya kırdırmış ve mal vermeyi kesmiştir. Durumdan mahcup olan bakkal haber vermediği gibi toptancının selamını da iletmemiştir. Ve bir gün icra dairesinden ihbar gelir.
'kapısına icra dayanan adam' durumuna düşmek istemeyen baba, ana ile baş başa verip çare arar. Belayı def edecek bir plan yaparlar: İlk perşembe günü, koşum yaşı gelmiş tay, bir yaşını geçmiş manda danası (o yörede malak denir), yirmi koyun ve elli dolu buğday satılırsa konu komşuya mahcup olmayız denir.
Hayvanlar geceden yola çıkarılacak, buğday arabası da sabah yüklenip yola çıkarılacaktır.
Hayvanları sürme işi anaya ve büyük oğluna düşer. Otlata otlata hayvan pazarına götürecekler, baba da zahire pazarında buğdayı satıp hayvan satışı için hayvan pazarına yetişecektir.
-II-
Birazdan Ay Doğar
Çalar saat yerine kınalı horoz vardır; ilk horozlarda yola çıkılacak. Ve kınalı öter.
Çocuk uyandırılırken dede de uyanır. "Daha erken." der ufka bakarak. Gözünün bebeği kızını ve mecburen adam yerine konan henüz on yaşındaki torununu düşünmektedir. Endişelidir ve için için damadına kızmaktadır. "Derdin yoksa kefil ol demişler, bilmez mi bu adam." diye söylenir.
Bu yolculuk planlanırken, yola çıkıştan hemen sonra, daha pazar yolu çatına varılmadan ayın doğacağı hesaplanmıştır. Yolun sadece dörtte biri karanlıkta olacaktır, gerisi yarımayın soğuk aydınlığında...
Dede gerçekten haklıdır. Horozun biyosaati erken çalmıştır nedense. Yıldızlardan başka ışık kaynağı yoktur ve bu ışık da ancak bastığınız yeri yarım yamalak görmenizi sağlar.
İki yolcu, birinin karaltısı kısa, diğerininki daha uzun. Kısa olanı diğerinin üç dört metre sağında yürüyor; önlerinde bir miktar beyazlık dalgalanıyor. Onların arkasında da, üç beş adım gerilerinde iki karaltı, biri tay diğeri malak.
Malak ve tayın yuları ananın elinde. Karanlıkta bir şeyden ürkerlerse çocuğu sürüklemesinler diye ana tarafından alınan bir önlem bu.
İçgüdüsel olarak koyun sürüden ayrılmaz dense de otlaya otlaya ilerlerken, hoş gelen bir ot kümesi birkaç koyunu zaman zaman geride bırakabilir veya doğrultudan saptırabilir. Bunu önlemek için ana koyunların sol arkasında, oğlu da sağ arkasında yürümekte.
Gözlerden çok kulaklar dört açılmak zorundadır karanlıkta kırda yürüyorsanız. Etrafı algılamakta kulaklar gözlerden üstündür bu durumda. Ancak her iki duyu da bol bol yanılgıya düşerler. Bir ses duyarsınız, o sese neden olan şeyi anlayamazsınız. Rüzgarın birbirine sürttüğü diken dallarından da olabilir gece avına çıkmış bir vahşi hayvandan da. Bir karaltı görürsünüz. Yol kenarındaki bir deve gülü kümesi de olabilir, orada bekleyen bir adam veya başka bir canlı da.
Ana dualarla kendisini yatıştırmaya çalışsa da çocuğun hayal gücü masallar diyarındadır. Onun için algıları abartılı, korkusu da daha şiddetlidir. Bu nedenle de ikide bir adımları anasına doğru kayar, aralarındaki mesafe azalır. Anasının kokusunu alabileceği kadar yaklaştığı bile olur.
Birbirlerini oyalayarak, cesaretlendirerek ve korkularını bastırmak için dereden tepeden konuşarak yola devam ederler.
Dede gerçekten haklıdır. Horozun biyosaati erken çalmıştır nedense. Yıldızlardan başka ışık kaynağı yoktur ve bu ışık da ancak bastığınız yeri yarım yamalak görmenizi sağlar.
İki yolcu, birinin karaltısı kısa, diğerininki daha uzun. Kısa olanı diğerinin üç dört metre sağında yürüyor; önlerinde bir miktar beyazlık dalgalanıyor. Onların arkasında da, üç beş adım gerilerinde iki karaltı, biri tay diğeri malak.
Malak ve tayın yuları ananın elinde. Karanlıkta bir şeyden ürkerlerse çocuğu sürüklemesinler diye ana tarafından alınan bir önlem bu.
İçgüdüsel olarak koyun sürüden ayrılmaz dense de otlaya otlaya ilerlerken, hoş gelen bir ot kümesi birkaç koyunu zaman zaman geride bırakabilir veya doğrultudan saptırabilir. Bunu önlemek için ana koyunların sol arkasında, oğlu da sağ arkasında yürümekte.
Gözlerden çok kulaklar dört açılmak zorundadır karanlıkta kırda yürüyorsanız. Etrafı algılamakta kulaklar gözlerden üstündür bu durumda. Ancak her iki duyu da bol bol yanılgıya düşerler. Bir ses duyarsınız, o sese neden olan şeyi anlayamazsınız. Rüzgarın birbirine sürttüğü diken dallarından da olabilir gece avına çıkmış bir vahşi hayvandan da. Bir karaltı görürsünüz. Yol kenarındaki bir deve gülü kümesi de olabilir, orada bekleyen bir adam veya başka bir canlı da.
Ana dualarla kendisini yatıştırmaya çalışsa da çocuğun hayal gücü masallar diyarındadır. Onun için algıları abartılı, korkusu da daha şiddetlidir. Bu nedenle de ikide bir adımları anasına doğru kayar, aralarındaki mesafe azalır. Anasının kokusunu alabileceği kadar yaklaştığı bile olur.
Birbirlerini oyalayarak, cesaretlendirerek ve korkularını bastırmak için dereden tepeden konuşarak yola devam ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder