10 Nisan 2017 Pazartesi

Topçu Çavuşu- 3/3

 
 
-IV-
Ana, Raziye! Raziye Nerde?
 
      Yarı uyur yarı uyanık, yarı top mevziinde yarı memleketinde Afyon'a varırlar. Kara trenin içinde, açık pencereden gelen isin etkisiyle, yarı yüzü kara yarı yüzü ak...
      Kütahya afyon arasında bir rüya görmüştür. Devrin adabına uygun olarak, anne babanın manevi varlığıyla buluştuktan sonra, sıra yâre ve ağyara gelmiştir.
      Karısı Raziye'den ayrıldığında, o hamiledir ve ilk çocukları Molla Ahmet, dedesinin adı, etraflarında koşturmaktadır. Hamit de düşünde Raziye'sini ve iki çocuğunu görür. Her üçü de yatar vaziyettedir nedense. Doğrulup kalkmazlar. Ellerinden tutup onları doğrultmaya çalışırken, uyandırılır. Karşısındaki askerin elidir tutup çektiği el. "Hayırdır inşallah!" der yüreği ağzında. "Hayırdır inşallah. Bu nasıl rüya!"
      "Uyumayacağım bundan sonra." der. "Zaten ne kaldı şurada. Afyon'da aktarma yaptıktan sonra, vardık say." 
      Oysa ki daha dört saatlik bir yol ve Dinar'dan sonra bir aktarma daha vardır. Bunun farkındadır ve "Olsun!" diye düşünür. "Bu yolu ayakta geçiririm de gene uyumam."
      Menzile yaklaştıkça, Ayvalık etkisi daha az ziyaret etmektedir zihnini. Yol boyunca rüyalarında gördüğü yakınlarını anılarında tazelemektedir, heyecanla ve sevinçle. Sağ salim varıyordu işte helallaşarak ayrıldıklarına.
      Yapar da dediğini. Direnir ve uyumaz. Tahta bavuluyla Savranşa'ya yakın bir istasyon olan İnceköy istasyonunda indiğinde akşam karanlığı çökmüştür.
      Yirmi dakika kadar yürüdükten sonra yuvasına ulaşacaktır. Ulaşır ancak yuva yuvalıktan çıkmıştır; yaslı ve suskun.
      Anadolu alışkanlığı, gurbettekine kara haber gönderilmez. Gurbette kara haberin kahrı çekilmez olur çünkü. Bu nedenle, askere ulaşmayan kara haberler, akşam karanlığını, karaların en karası haline getiren bir kara bulut gibi çökmüştür haneye. Neler mi olmuştur:
      Babası Molla Ahmet, o devrin ortalamasından yüksek bir yaşta, atmış dört yaşında yaşlılıktan vefat etmiştir. Hadi o yaşlıydı. Allah rahmet etsin. Abisi Mustafa! O Çanakkale'de şehit düşmüştür. Hadi savaş ortamıydı, şehit olmuş, ruhu şad olsun. Ya karısı Raziye! Genç yaşında, ikinci çocuğunun doğumunda kaybedilmiştir doğuramadığı bebeğiyle birlikte. Oğlu Molla Ahmet'se, adını aldığı dedesinden az önce bir çocuk hastalığı sonucu kaybedilmiştir. İki Molla Ahmet ardı sıra...
      Ümmü ana tek başınadır hanede. Onun için mavi gözler pusludur. Onun için o güler yüzün gerisinde derin bir hüzün yatmaktadır.
      Bir yanda vatanını ve özgürlüğünü kaybeden Hamit, diğer yandan da sevdiklerini yitirmiştir. Bütün bu kayıplar nedeniyle kendini kaybeden genç adam, kendisini şişelerin dibinde arar olmuştur. Aylarca boşalttığı yüzlerce şişenin dibinde ne kendisi vardır ne de sevdikleri. Her boşalan şişe, anasının yüreğine hüzün doldurmaktadır sadece. "Bu böyle gitmez." der Gök Ümmü. "Bu oğlanın başını bağlamalı tezinden. Aradığı, kaybettiği yuvasıdır belki."
      Öykünün bu kısmını kısa kesmek gerekecek. Yani, aranan bulunur ve bir kız babası olur Hamit. Kızının sarı saçlarında ve mavi gözlerinde sakinleşen denizde, diplerden gelen bir dalga sonucu, eşini boşar fakat kızını bırakmaz. Kızını kollayıp yetiştirecek bir hanım arar bundan sonra. Birkaç resmi ve gayri resmi ilişkiden sonra, çocuk sahibi olamayan fakat analık duygusunu yaşamaya hazır birisi çıkar karşısına. Böylece tek çocuklu bir aile olurlar, inişleriyle yokuşlarıyla.
      Öykünün başındaki çocuk da dedesinin Kurtuluş Savaşı sırasındaki yerini bu anneanneden öğrenir. (Biyolojik anneannesini hiç bilmeden.)
      İç güvenlikte görev alan Hamit, asker kaçaklarını yakalayıp cepheye göndermekle ve çoğu asker kaçağı, yani başı bozuk olan eşkıyaya karşı bölge köylerinin korunmasıyla uğraşmıştır. Kendisine sorulduğunda dede, gönlü başka yerdeymişçesine, "Eşkıya kovaladık." demekle yetinmiştir. Kır atlı eşkıyayı doru atlı korumalar kovalamış yani.
      Bu satırların yazarına göre, o nesil mutluluğu en çok hak edendir çünkü çok ağır bedeller ödemişlerdir. Mutlu mudurlar öbür dünyada, bilinmez. Ancak, onların ödediği ağır bedeller karşılığı  elde edilenler, bir ihmal veya bir yanılgı sonucu, hatta aymazlıkla kaybedilirse, en derin acıyı o zaman çekeceklerdir.

1 yorum:

  1. Dünya kuruldu kurulalı , bazıları vatan kurtarır ; bazıları da , kan pahasına, can pahasına o vatanı satarlar ... Herkese bir rol verilmiştir bu dünya denilen sahnede. Herkes rolünü mükemmel oynadığı sürece hak ettiği alkışı alır...

    YanıtlaSil