10 Ağustos 2016 Çarşamba

AKLIMA GELDİ-13. Mutluluk Üzerine

 
KENDİNİ BİLMEK
 
   Daha ilkokula başlamadan önce, dedemin lokum ve sevgi eşliğinde verdiği dinsel eğitim dönemi vardı. Sureler yanında, İslami ve ahlaki bilgiler de öğretirdi. Daha o zamanlar ezberlettiği 'İslam'ın şartı-beş' bilgisini zaman zaman, çoğu zaman toplum içinde, tekrarlatırdı. Büyüdüğümü sandığım bir yaşta, -orta birde- tekrar sordu köy odasında, jüri(!) karşısında. Alındım doğrusu. Çocuk işi gibi görüyordum. İslam'ın şartı kaç sorusuna aynı küçümser havada beş dedim. Dedem olmadı deyince isyan ettim. Beni sakinleştirdi ve doğru yanıt altıdır dedi. Altıncı şartı anlayacak yaşa geldiğin için şimdi söylüyorum. (Din dersi kitabında hala beş yazıyordu.) Altıncı şart çok önemlidir ve senin toplum içindeki yerini belirler. Bu şart, 'haddini bilmektir.' Haddini bilmek, edepli ve ölçülü olmaktır dedi.
   Yıllar sonra, bu kez Abidin haddimi bildiriyor. Hem de mutluluk konusunda bir beyin fırtınası sırasında. Dedemden kalanı ilişkilerimde değerlendirdiğimi sanıyorum fakat mutluluk bağlamında hiç düşünmemiştim.
   Kendini bilen insan haddini de bilir diyor Abidin. Ölçülü bir insan, olanaklarını ve yetersizliklerini bilir; gerekirse nasıl geliştireceğini araştırır, bulur. Ölçüsüne uygun hedefler belirler ve gerçekleştirir. Gerçekleşen hedefler birer mutluluk kaynağıdır. Ölçülü insan, güçlükleri de ölçebildiği ve yenmenin yollarını ussal bir yaklaşımla aradığı için zor girişimlerde de dirençli olabilir, mücadelenin çetinliğinden mutsuz  olmaz.
   Çok katı, duygusuz bir yaklaşım değil mi diyecek oldum, "Bekle hele." dedi. "Kendisi duygu olan mutluluktan sözediyoruz.  Örneğin, bütün nimetlere aç, bütün fırsatlara hevesli olursan, mutsuzluğu garanti edebilirim sana. Ve ayrıca, ölçülülük de hissedilen bir şeydir."
   "Duygular ve mantık işbirliği içinde olunca, insan 'olmayacak duaya amin dememeyi' becerebilir ve mutluluğu sürdürme veya elde etme yönünde avantaj kazanır." 
   Uzun uzun tartışılabilecek bu konuda, güçlü bir argüman...
   Tatil öncesinde torunum Arya, bir 'skype' görüşmesi sırasında, bisiklet ve at istedi benden. Üç buçuk yaşında birine uygun iki tekerlekli bisiklet bulmak zordu ancak mümkündü. Canlı kanlı at, hem beyaz hem de mitolojik tek boynuzlu olanından... İşte bu mümkün değildi. Torunu mutlu etmek kendimi de mutlu etmekti. Bisikleti  (14 Jant), İzmir'deki satıcılar bulundurmadığından, internet yoluyla getirttik. Eğlence yerlerindeki ata, kağıttan boynuz takmaya kadar indirgedik at konusunu da. Sadece eve getirememeye nasıl ikna edeceğimiz kaldı geriye. Mantık ve duygu işbirliği vardı bu konuda.
   Arya bisikletiyle, dedesi de mutlu torunuyla mutluydu. At konusu hiç gündeme gelmediği için sorunumuz da yoktu. Raslantılar da bir gerçek; Rotterdam'da hayvanat bahçesine götürülen Arya, bindirildiği midillinin çıkardığı bir burun sesinden korkmuş ve at hevesi geçivermiş. Sonuç olarak, olanaklar, mantık, duygular ve raslantı bir bakıma mutluluk yolunu organize etti. (Raslantının rolüne Abidin de itiraz etmedi.) 
   Diğer çok önemli bir kavram da 'yaşamın anlamı'. Kişi yaşamına bir anlam yükleyebilmişse daha dayanıklı olacaktır. Anlamlandırma, son torunu evlendirmekten son tabloyu tamamlamaya, bir kariyer zirvesine ulaşmaktan yoğun ibadetle, öbür dünyada ebedi mutluluğa erişmeye kadar uzanabilir. Tamamen kişiseldir ve kişi kendisini ikna eder ve coşturur.
   Mutlu etmeden mutlu olunmaz. En yakınından başlayarak çevresine mutluluk veren kişinin eninde sonunda mutlu olması gerekir. Bunu yapmayanın ne bu dünyada ne de diğerinde mutlu olabileceğini sanmıyorum. (Beni affet Abidin. Son paragrafta sana danışmadım.)
   Sen de ben de biliyoruz ki mutluluk konusunda kimse kimseye hiçbir güvence veremez. Kendinden başka!

4 yorum:

  1. Bu Abidin hangisiydi cikaramadim...
    ... ressam?!?!?!


    Bu konuda bir degerlendirmami 2011 yilinda paylasmistim; haddim olmasa da:

    "Faros" çoğu zaman kendinsindir...

    Bildiğim Ben


    http://erelcan.blogspot.com.tr/2011/01/faros-cogu-zaman-sensin.html?m=0

    YanıtlaSil
  2. mutluluk sahip olmadiklarina uzulmek yerine sahip olduklarina sevinme sanatidir.

    YanıtlaSil
  3. İnsan kendisinin mutlu olup olmadığını bilmez mi? Bilir elbet.
    52 yaşındaydım. Bir arkadaşla(daha doğrusu 35 yaşlarındaki eski bir öğrencimle ) öğretmen evinde satranç oynuyordum.Bir an gözlerim karardı,taşları devirdim, Necmi; ben oyunu bırakıyorum deyip kapıya yöneldim.Öğretmen evini terkedip yola çıktım. Necmi arkamdan Ali Hocam, Ali Hocam diyerek geliyor. O anda kaldırma çöküverdim,bana bir araç bul,hastaneye kaldır dedim. Arkadaşlardan birisinin arabasını getirdiler. Ben bir dakika içine Küvete girip çıkmış gibi sırılsıklam oldum . Dedim ,oğlum Ali buraya kadarmış.Düşündüm;Bu yaşa kadar sevdim-sevildim.Biri oğlan , biri kız iki evlat yetiştirdim.En iyi üniversitelerde okuttum.Çok güzel işleri var. Daha ne istersin.Ölürsen öl ,yeterince mutlu oldun. Ve inanın hiç bir telaş göstermeden hastaneye gittim. Bir serum verip haydi yallah eve dediler. Ben ölüm denilen şeyle o gün yüzleştim.Şu an 68 yaşındayım.Mutluluk kafada başlar kafada biter...

    YanıtlaSil
  4. Yorumla katkıda bulunan 'Abidin'lere teşekkürler.

    YanıtlaSil