ŞEFFAFLIK
Şeffaflığın güncel Türkçe karşılığı saydamlıktır. İçinden ışık geçişine ve arkasındaki şeylerin görünmesine engel olmama halidir. Mecazen de açık ve belirgin olma, kolayca anlaşılma ve arkasında bir şey saklamama halidir.
Bilindiği gibi, yakalanmak istemeden yapılan ayıplar, kabahatler veya suçlar gizli yapılır. Diğer bir anlatımla sessiz ve görüntüsüz yapılır. Yani eylem ortamı şeffaf değildir.
Şeffaflık, ya da saydamlık işte bu nedenle, fizik terimi olmanın yanında, siyaset bilimlerinde de geçerli bir terim olmuştur.
Siyaset bilimleri literatüründe, saydamlığın ikiz kardeşi vardır; birlikte anılırlar. Bu da katılımcı demokrasidir. Bu nedir:
Katılımcı demokrasi, kamuoyunun, karar süreçlerinden sürekli bilgilendirilmiş olması ve/veya bu sürece sürekli katılmasıdır. Katılma vekalet yöntemiyle, meclislerce yapılabilir fakat bilgilendirme sürekli olmalıdır. Bilgilendirme, kişilerin kendi kulağıyla duymasıyla ve kendi gözleriyle görmesiyle veya medya kanalları aracılığıyla olacaktır. Özetle, karar süreçlerinin meclis ve medyada kesintisiz tartışılabildiği bir ortam var olacaktır. Aynı saydamlık, bütçelerin ve yasaların yapılmasında da var olmalıdır. Bütün bunlardan amaç, iktidarın kötüye kullanılmasını, rüşveti ve gizli-kapaklı ilişkileri önlemektir.
Dünyada, Transparency İnternational, Gün Işığı gibi adlarla çalışan enternasyonal sivil toplum kuruluşları var günümüzde. Bağışlarla finansman sağlayan bağımsız kuruluşlar bunlar. Amaçları, Dünyada saydamlığı artırmak. (Kendisi ne kadar saydam davranır bilmem ama sermaye saydam olmayan ortamlarda bulunmak istemez.)
Hasılı, saydamlık ve katılımcı demokrasi, 'tavuk mu ilk, yumurta mı?' sorunsalı gibi beraber tartışılır siyasi performans ölçen siyaset bilimi ortamlarında. Birisi varsa diğeri de vardır; birisi yok olursa diğeri de yok olur.
Oylanacak anayasa değişiklik teklifini saydamlık ve katılımcı demokrasi açısından incelediğimde:
- Karar süreçlerinin pek çoğu "tek adam" yetkine bırakıldığı için,
- Kanun yapma sürecinin doğasında var olan şeffaflık, başkanlık kararnameleri yoluyla yok olacağı için,
- Meclisin yürütmeyi denetleme gücünün zayıflatılması veya zorlaştırılması nedeniyle,
- Bütçe yapımında meclisin etkinliğini yok edip protokol seviyesi (görüntü vermek gibi) bir onay noktasına çekilmesi nedeniyle, getirilen taslağın saydamlığı azaltan ve dolayısıyla gücün kötüye kullanılmasına ve sistemin çürümesine uygun bir ortam doğuracağı görüşündeyim. Bunların olmaması için başkanın çok özel dikkat sarf etmesi gerekecektir zira sistem kötüye kullanılmaya müsaittir.
Bilindiği gibi, yakalanmak istemeden yapılan ayıplar, kabahatler veya suçlar gizli yapılır. Diğer bir anlatımla sessiz ve görüntüsüz yapılır. Yani eylem ortamı şeffaf değildir.
Şeffaflık, ya da saydamlık işte bu nedenle, fizik terimi olmanın yanında, siyaset bilimlerinde de geçerli bir terim olmuştur.
Siyaset bilimleri literatüründe, saydamlığın ikiz kardeşi vardır; birlikte anılırlar. Bu da katılımcı demokrasidir. Bu nedir:
Katılımcı demokrasi, kamuoyunun, karar süreçlerinden sürekli bilgilendirilmiş olması ve/veya bu sürece sürekli katılmasıdır. Katılma vekalet yöntemiyle, meclislerce yapılabilir fakat bilgilendirme sürekli olmalıdır. Bilgilendirme, kişilerin kendi kulağıyla duymasıyla ve kendi gözleriyle görmesiyle veya medya kanalları aracılığıyla olacaktır. Özetle, karar süreçlerinin meclis ve medyada kesintisiz tartışılabildiği bir ortam var olacaktır. Aynı saydamlık, bütçelerin ve yasaların yapılmasında da var olmalıdır. Bütün bunlardan amaç, iktidarın kötüye kullanılmasını, rüşveti ve gizli-kapaklı ilişkileri önlemektir.
Dünyada, Transparency İnternational, Gün Işığı gibi adlarla çalışan enternasyonal sivil toplum kuruluşları var günümüzde. Bağışlarla finansman sağlayan bağımsız kuruluşlar bunlar. Amaçları, Dünyada saydamlığı artırmak. (Kendisi ne kadar saydam davranır bilmem ama sermaye saydam olmayan ortamlarda bulunmak istemez.)
Hasılı, saydamlık ve katılımcı demokrasi, 'tavuk mu ilk, yumurta mı?' sorunsalı gibi beraber tartışılır siyasi performans ölçen siyaset bilimi ortamlarında. Birisi varsa diğeri de vardır; birisi yok olursa diğeri de yok olur.
Oylanacak anayasa değişiklik teklifini saydamlık ve katılımcı demokrasi açısından incelediğimde:
- Karar süreçlerinin pek çoğu "tek adam" yetkine bırakıldığı için,
- Kanun yapma sürecinin doğasında var olan şeffaflık, başkanlık kararnameleri yoluyla yok olacağı için,
- Meclisin yürütmeyi denetleme gücünün zayıflatılması veya zorlaştırılması nedeniyle,
- Bütçe yapımında meclisin etkinliğini yok edip protokol seviyesi (görüntü vermek gibi) bir onay noktasına çekilmesi nedeniyle, getirilen taslağın saydamlığı azaltan ve dolayısıyla gücün kötüye kullanılmasına ve sistemin çürümesine uygun bir ortam doğuracağı görüşündeyim. Bunların olmaması için başkanın çok özel dikkat sarf etmesi gerekecektir zira sistem kötüye kullanılmaya müsaittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder