Çapalı Motur
Koşuşuyordu çocuklar cıvıl cıvıl, birbirine çarpa çarpa. Önde giden bir traktör vardı ve onlara göre bu bir moturdu; çapalı motur. "Çapalı motur geldi!" diye bağıran birisinin sesi, "Islıklı motur! Tren gibi!" diye bağıran ötekinin sesine karışıyordu.
O zamanlar traktör tekerleklerinde lastik kullanılmıyordu. Onun yerine, çekiş sağlamak için, çelik tekerler üzerine sıralı tırnaklar yerleştirilmişti. Çapalı denmesi bundandı. Uzunca bir dikey egzostu vardı. Fazla etkili olmayan susturucunun ucuna konan bir eklenti sayesinde, bir yandan gürülderken aynı zamanda tiz bir ıslık sesi de veriyordu. Islıklı denmesi de bu yüzdendi. Bu ses karışımına bir de demir tekerleklerin sert zeminde çıkardığı sesleri eklemek gerekir.
Doktor Şerif Beyin motosikleti dahil her türlü motorlu araç köyün çocuğu için kaçırılmaz bir oyun olduğundan, köyü terk edinceye kadar traktör takip edildi. Önde Hacı Ahmet amcanın at arabası, ardı sıra traktör, şangır şıngır, gürültü patırtı ve cıyak cıyak bağıran bir kervan gibi köyden uzaklaştılar.
Hacı Ahmet amcanın tarlasındaki gebire (kapari) kökleri o gün söküldü.
Hüseyin amcanın motorunu soran çocuğa, büyük annesi bu traktörü anımsattı. İşte öyle bir şeydi onlarınki de. "Ne bileyim neden, çalıştıramadılar." dedi. "Borçlarını ödeyemeyince de tarlaları icradan satıldı. Duyduğun doğru. Kör Hüseyin'i motur batırdı."
Büyükannenin boş bıraktıklarını dede doldurdu ve çocuk, anlatıcınızın da katkılarıyla, Hüseyin amcanın motorunun ve batışının öyküsünü tamamladı:
İkinci Dünya Savaşı, Amerika Birleşik Devletleri'nin sanayi kapasitesini önemli derecede büyüttü. Savaş araç ve gereçleri üretirken büyüyen sanayi, savaş sonlanınca da bu kapasiteyi sürdürmeliydi. Çöken Dünya ekonomisi yanında, büyüyerek ayakta kalan ABD ekonomisi, büyüyen siyasi gücü de kullanarak, çeşitli finansal manevralarla dünyayı pazar durumuna getirdi.
Bu gelişen ortamda, bilgiye köylüden önce ulaşan şehirli etkisiyle, kasabada oturan kayınbiraderinin telkinleriyle, Kör Hüseyin diye anılan Hüseyin amca traktör almaya karar verir. İpoteğe konan tarlalar karşılığı çekilen Ziraat Bankası kredisi kullanılarak bir traktör alınır.
Çok eker ve çok hasat eder fakat finansal akışı kontrol edemez. Düşen piyasa koşullarında, takvimli borç ödemelerini karşılayabilmek için, ürünü bekletemeden elden çıkarmak zorunda kalır. Ucu ucuna o yılı kurtarmıştır.
İkinci yılın ekimi başlamışken, belki de yeterli kullanıcı bilgisine sahip olmadıklarından, motorda ciddi bir arıza ile karşılaşırlar. Aslında ciddi sandıkları arıza basittir fakat kasabada ve yakın şehirde motordan anlayan yoktur. Biraz bildiği sanılan da, 'ben bulamadığıma göre önemli bir sorun olmalı' havasında, "Hımm!" diyordu başını iki yana sallayarak. "Durum ciddi." Böyle diye diye, basit bir onarım için, taa Adana'ya, evet, Denizli'den taa Adana'ya götürülür traktör. Geri getirilebildiğinde, kış yağışları bastırmış ve ekim yapılamamıştır.
Ekilemeyince biçilememiş ve ikinci yıl taksiti gecikince, banka tüm alacakları için icraya başvurmuş ve tarlaları sattırmıştır. Tarla olmayınca elde kalan traktörle işi çevirmek mümkün olmamış ve sonunda Hüseyin amcanın elinde, koca bahçe diye anılan arka bahçenin bir kenarında yatan 'IH demiri' kalmıştır. Evet, Hüseyin amca demi yüzünden batmıştır.
Çocuk biraz telaşlanır da. Babasını yokladığında, onun umursamadığını görür. "O devir başka. Şartlar değişti." deyip geçiştirir. Yanıt ona pek doyurucu gelmemiştir o zaman fakat yetişkin gözle değerlendirdiğinde, öncülerin bir kısmının felaket yaşadığını fakat arkadan gelenlere de yol açtığını görür. Dokuz gemilik filosuyla engin denizleri başarıyla aşan rahmetli babası haklıdır. Yapılan işin zamanı ve etkin koşullara uyum çok önemlidir başarı için.
O zamanlar traktör tekerleklerinde lastik kullanılmıyordu. Onun yerine, çekiş sağlamak için, çelik tekerler üzerine sıralı tırnaklar yerleştirilmişti. Çapalı denmesi bundandı. Uzunca bir dikey egzostu vardı. Fazla etkili olmayan susturucunun ucuna konan bir eklenti sayesinde, bir yandan gürülderken aynı zamanda tiz bir ıslık sesi de veriyordu. Islıklı denmesi de bu yüzdendi. Bu ses karışımına bir de demir tekerleklerin sert zeminde çıkardığı sesleri eklemek gerekir.
Doktor Şerif Beyin motosikleti dahil her türlü motorlu araç köyün çocuğu için kaçırılmaz bir oyun olduğundan, köyü terk edinceye kadar traktör takip edildi. Önde Hacı Ahmet amcanın at arabası, ardı sıra traktör, şangır şıngır, gürültü patırtı ve cıyak cıyak bağıran bir kervan gibi köyden uzaklaştılar.
Hacı Ahmet amcanın tarlasındaki gebire (kapari) kökleri o gün söküldü.
Hüseyin amcanın motorunu soran çocuğa, büyük annesi bu traktörü anımsattı. İşte öyle bir şeydi onlarınki de. "Ne bileyim neden, çalıştıramadılar." dedi. "Borçlarını ödeyemeyince de tarlaları icradan satıldı. Duyduğun doğru. Kör Hüseyin'i motur batırdı."
Büyükannenin boş bıraktıklarını dede doldurdu ve çocuk, anlatıcınızın da katkılarıyla, Hüseyin amcanın motorunun ve batışının öyküsünü tamamladı:
İkinci Dünya Savaşı, Amerika Birleşik Devletleri'nin sanayi kapasitesini önemli derecede büyüttü. Savaş araç ve gereçleri üretirken büyüyen sanayi, savaş sonlanınca da bu kapasiteyi sürdürmeliydi. Çöken Dünya ekonomisi yanında, büyüyerek ayakta kalan ABD ekonomisi, büyüyen siyasi gücü de kullanarak, çeşitli finansal manevralarla dünyayı pazar durumuna getirdi.
Bu gelişen ortamda, bilgiye köylüden önce ulaşan şehirli etkisiyle, kasabada oturan kayınbiraderinin telkinleriyle, Kör Hüseyin diye anılan Hüseyin amca traktör almaya karar verir. İpoteğe konan tarlalar karşılığı çekilen Ziraat Bankası kredisi kullanılarak bir traktör alınır.
Çok eker ve çok hasat eder fakat finansal akışı kontrol edemez. Düşen piyasa koşullarında, takvimli borç ödemelerini karşılayabilmek için, ürünü bekletemeden elden çıkarmak zorunda kalır. Ucu ucuna o yılı kurtarmıştır.
İkinci yılın ekimi başlamışken, belki de yeterli kullanıcı bilgisine sahip olmadıklarından, motorda ciddi bir arıza ile karşılaşırlar. Aslında ciddi sandıkları arıza basittir fakat kasabada ve yakın şehirde motordan anlayan yoktur. Biraz bildiği sanılan da, 'ben bulamadığıma göre önemli bir sorun olmalı' havasında, "Hımm!" diyordu başını iki yana sallayarak. "Durum ciddi." Böyle diye diye, basit bir onarım için, taa Adana'ya, evet, Denizli'den taa Adana'ya götürülür traktör. Geri getirilebildiğinde, kış yağışları bastırmış ve ekim yapılamamıştır.
Ekilemeyince biçilememiş ve ikinci yıl taksiti gecikince, banka tüm alacakları için icraya başvurmuş ve tarlaları sattırmıştır. Tarla olmayınca elde kalan traktörle işi çevirmek mümkün olmamış ve sonunda Hüseyin amcanın elinde, koca bahçe diye anılan arka bahçenin bir kenarında yatan 'IH demiri' kalmıştır. Evet, Hüseyin amca demi yüzünden batmıştır.
Çocuk biraz telaşlanır da. Babasını yokladığında, onun umursamadığını görür. "O devir başka. Şartlar değişti." deyip geçiştirir. Yanıt ona pek doyurucu gelmemiştir o zaman fakat yetişkin gözle değerlendirdiğinde, öncülerin bir kısmının felaket yaşadığını fakat arkadan gelenlere de yol açtığını görür. Dokuz gemilik filosuyla engin denizleri başarıyla aşan rahmetli babası haklıdır. Yapılan işin zamanı ve etkin koşullara uyum çok önemlidir başarı için.
Etkileyici bir öykü. Bilhassa sonuç bölümü ile. İlk çalışma yerim,1968-71 Ceyhan'ın bir Nahiyesi Sağkaya . Orada dinlediğim bir öykü de bunun benzeri...
YanıtlaSilÖykünün yılları neredeyse aynı. Adana'dan traktör çekilip Sağkaya'ya getirilir. Akşama doğru tarlaya gidilir ve traktörün lambası yakılır çift sürülür. Gece 12.00 ye doğru çift biter, lakin lamba her nereden yakıldı ise unutulur. Her düğmeye basılır , lamba sönmez ... Telaş ile 70-80 kilometrelik Adana seyahatine başlanılır. Sabahın köründe Traktörün ışıkları söndürülür !!!