27 Ocak 2017 Cuma

İktidar ve Adalet - 2 (Devam)

 
Yargıç Sepetleme (devam)
    Öncesinde, ABD başkanının yüksek mahkeme yargıçlarını sepetleyerek (onlar paketleyerek diyorlar) mahkemeden kendi isteğine uygun kararlar alma çabası ve buna karşılık, Kongre ve senatonun, onun çabasına karşı kararlar alışı anlatıldı.
    Siyasi tarih yorumcularına göre, Kongre ve senato anladı ki başkan yargı bağımsızlığı ilkesini zayıflatabilirse, bir başka şartlar altında erkler ayrılığı ilkesinin tümünü zayıflatabilir. Bu gidiş çoğulcu demokratik kurumların sonu olabilir çünkü o kurumları zayıflatan erk sonunda onları yok edebilir veya kontrolü altına alabilir.
Bunun için direndiler. 'sarı öküzü' kaptırmamaktı amaçları, sıra kırmızı ve kara öküzlere gelmesin diye. Yani, yargı bağımsızlığını (sarı öküzü) savunurken yasama organlarının bağımsızlığını da savunuyorlardı.
    Başkan Roosevelt'in üç atlı araba benzetmesiyle anlatmayı sürdürürsek, yargı atından yakınan başkan, aynı şekilde yasama atlarının da yüke asılmadıklarını savunarak, bir takım retorikler de ekleyip kongre ve senatoyu halka şikayet ederse, atmosfer uygun hale gelince de, anayasal olarak emrinde olan ordu ve federal güvenlik güçlerine, kongre ve senatoyu kapatma emri verse, çoğulcu demokratik kurumları kim koruyacak başkana karşı. Öyleyse, 'sarı öküz' misali, yargı bağımsızlığını kaptırmamak gerekir. Böyle düşünmüş olmalılar.
    "Yok artık! Bu kadar da olmaz." diyenleri duyar gibiyim. Fakat örnekleri var:
    Venezuella'da başkan Chavez, Peru'da başkan Fujimoro, Arjantin'de başkan Peron, Brezilya'da başkan Menem değişik biçimlerde de olsa bunu yaptılar. Hepsi ülkelerindeki çoğulcu kurumlarını uysallaştırarak veya ortadan kaldırarak diktatör oldular. Afrika ülkelerinden hikayeler aktarmaya kalksak destan çıkar. Gereği de yok. İşin özü aynısı.
    İkinci Dünya savaşı öncesinde Dünyanın sayılı zengin ülkelerinden olan Arjantin, çoğulcu ve kapsayıcı demokratik düzeni sürdüremediği için gelişmesini sürdüremedi hatta geriledi. Brezilya yeni yeni toparlanıyor. Öte yanda ABD'nin sınır komşusu Meksika'da Dünyanın en zengin adamı yaşamakta fakat o ülke kara ekonominin pençesinde ve felaket bir gelir dağılımı var. Bu ülkede de denetlenemeyen ve dengelenemeyen başkanlar icranın başında.
    Denge ve denetleme organları ortadan kalkınca, kaybolan şeffaflık ortamının yerini alan sisli ortamda, diktatörler her adımını özgürce ve gücü paylaşmadan atabildiler, atabiliyorlar. Ve hiçbir diktatör seçimle gitmedi.
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder