En iyi çember benim çemberimdi.
Çemberle benden hızlısı yoktu. Hızda da mesafede de kimse bana yaklaşamazdı.
Öyle bir heves, öyle bir coşku ki iki elimi de bağlayan türde bir görev olmadıkça her yere çember çevirerek gidiyordum. Ben çevirdikçe çevirirken Felek de kendi çemberini çevirmekteymiş.
Feleğin Çemberi
İyi ürün tarlaya saçılan iyi tohuma çok bağlıydı. En dolgun ve iri başağı olan ve içinde çavdar veya arpa tanesi karışmamış tarlanın buğdayından tohumluk ayrılırdı. Hatta, tohumluk olmaya aday araziye, başak çıkarma aşamasında, çoğunlukla ailenin yaşlıları girer ve buğdaydan daha yüksek olduğu için kolayca seçilebilen çavdar başaklarını kırarlardı. Tohumluğa arı ve dolgun buğday hazırlamaktı bütün çabalar.
Bir de, tarlaya atılan tohumun kayıpsız filizlenebilmesi vardı önemle dikkat edilen. Farelerin, kuşların veya böceklerin saçılan tohumu toplamaması için, tohumluk buğday saçılacağı gün öncesinde gök taşı (bakır sülfat) eriyiği ile ıslatılırdı.
Yılların birinde, tohumluğun önemini bilen bir devlet kurumu, bir makine getirdi köye. Makinenin bir tarafından dökülen tohumluk buğday elenmiş ve ilaçlanmış olarak, makinenin diğer tarafından çuvala dolduruluyordu. Yeni bir şeydi bu ve kadın erkek, çoluk çocuk herkesin ilgisini çekmişti.
Bu işlem sırasında kullanılan ilaç, kartondan fıçılarda geliyordu. Bu fıçılardan iki tanesinin boşunu, nasıl olduysa, iki elti ele geçirmişlerdi. Birisi tavuk yemi koyacağını söylerken, diğeri de bu fıçıya uğralık (ince elenmiş) un koymayı planlamaktaydı.
Un fıçısı yapmayı planlayanın planını, çember sevdasına kapılan büyük oğlu bozdu. Kızdı ancak, çocuğundan önemli değildi ya! Ders olsun diye kaş çatmakla geçiştirdi.
Büyük elti ise aynı cins diğer fıçıyı söylediği gibi kullandı. Niteliği düşük tahıldan tavuk yemi diye ayrılanı içine koydu ve kümese yakın bir yere yerleştirdi. Bir zaman sonra, yem fıçının dibine doğru indiği sıralarda, tavuklar ölmeye başladı. Öce anlayamadıysa da sorup soruşturduğunda, fıçının dibine dökülen ilacın tavuk ölümüne neden olduğunu anladı. Anlar anlamaz da eltisine koştu.
Telaşlandırmamak için önce havadan sudan söz edip fıçılara getirir sözü. "Ne yaptın? Uğralık unu eledin mi?" der. "Benim de ince eleğe ihtiyacım doğdu da. Bizimkisi kenarından yırtılmış."
"Eledim abla." der küçük elti. "Eledim de bez çuvala bastım bile. Eleği hemen getireyim mi?"
"Dur hele!" der büyük elti. "Kartondan fıçıyı ne yaptın da bez çuvala bastın unu?"
"Bak orada abla." der küçük elti. "Kara oğlan arkada, sarı oğlan önde. Onların önünde de benim fıçının bir kısmı yuvarlanıyor." Derken, anlatır karton fıçının başına geleni. "Kalanı da bizimkinin alet avadanlığına kutu oldu." der.
Sadece "İyi etmiş." der büyük elti, çember çeviren çocuklara uzun uzun bakarak.
Küçük elti bu sözü kinaye zanneder. Sadece gülümser. "Eh işte. Çocukluk." diye geçiştirir.
Telaşlandırmamak için önce havadan sudan söz edip fıçılara getirir sözü. "Ne yaptın? Uğralık unu eledin mi?" der. "Benim de ince eleğe ihtiyacım doğdu da. Bizimkisi kenarından yırtılmış."
"Eledim abla." der küçük elti. "Eledim de bez çuvala bastım bile. Eleği hemen getireyim mi?"
"Dur hele!" der büyük elti. "Kartondan fıçıyı ne yaptın da bez çuvala bastın unu?"
"Bak orada abla." der küçük elti. "Kara oğlan arkada, sarı oğlan önde. Onların önünde de benim fıçının bir kısmı yuvarlanıyor." Derken, anlatır karton fıçının başına geleni. "Kalanı da bizimkinin alet avadanlığına kutu oldu." der.
Sadece "İyi etmiş." der büyük elti, çember çeviren çocuklara uzun uzun bakarak.
Küçük elti bu sözü kinaye zanneder. Sadece gülümser. "Eh işte. Çocukluk." diye geçiştirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder