28 Aralık 2016 Çarşamba

Akşam Karanlığunda Cinayet-2

 
2 - Alaca Karanlık Çeteleri - Kara Çeteler
 
     Kara haşhaşın sarı sütü, kara bir ticaretin ve acıların malzemesi olurken, edepsizliğin, şımarıklığın ve zorbalığın da kaynağı oluyordu.   
    Afyon kaçakçılığı, riskine göre kazancı yüksek bir ticaret alanıydı. Kara ticaret yani yasak ticaret olduğundan, alaca karanlıkta, gözü kara insanlar tarafından yürütülüyordü.
    Maşalar da iyi para kazanmasına rağmen, esas parayı maşaları tutanlar kazanıyordu denir, köy odası yetkili ağızları tarafından.
    Üzerinden çok zaman geçtiği için isimlerini belirtmeyeceğim, ancak her köyde, bu yolla zenginleşen aileler ve bunların kimlerle bağlantılı olduğu herkesçe bilinir ya da bir şeyler yakıştırılır. Köy odalarındaki ve köşe başlarındaki günlük köy haberlerini iyi izleyenler, sevkiyat takvimini ve mal miktarını bile yeterli hassasiyette bilebilir. O dönemlerin çocuğu olan bu satırların yazarı bile neler bilirdi, neler duyardı neler.
    'Çocuktan al haberi.' sözü çok doğru bir mantıktan süzülmüştür gerçekten.
    Neredeyse herkes ağzından laf alınmaya hazırdır fakat kimse de gidip bir yetkiliye olup biteni iletmez. Muhbiri sevmeyen halkımız, gidip kendiliğinden jurnalci olmaz. Nedenini net kavrayamıyorum fakat bilirim ki halkımız devletle yakınlaşamamıştır bir türlü. Ayrıca, muhbirliğin riski de ellerini ve dillerini bağlar.
    O köyde Horozoğulları, bu köyde Ulakoğulları; Ulakoğulları Dinar'daki bir ele, Horozoğulları ise Uşak'taki bir ele çalışır gibi ayrıntılar öyküyü uzatmaktan başka bir işe yaramaz. Bunun için, gerekmedikçe isimler üzerinde durmayacağım.
    Kazancın yüksekliğini gören insanlar, yasak bir iş olduğunu bildiği halde, rahatça iş tutanları gördükçe, kazancın cazibesine kapılıp dalıyorlardı kara ticarete. Kalabalık aileler, örneğin Ulakoğulları, işi aile içi yürütürken, başkaları da arkadaş grupları olarak çeteleşiyordu. Bunlardan birincisi daha disiplinli ve dayanıklı, ikincisi ise her biri bir diğerini kuşkuyla kollamaktan dolayı, daha kırılgan ve çok zaman kavgayla dağılmaya yatkındı.
    Arada solo çalışanlar da oluyordu. Kısa sürede her türlü değerli tarım aracını ve ulaşım araçlarını elde eden birisi dikkatimi çektiğinden, "Dede, biz de bir cip alalım mı?" dediğimde, dedemin verdiği gizemli yanıt ile kulağıma çalınan diğer bilgi kırıntılarını birleştirip anladım: Caferoğlu bu yolla toplamış servetini. Birkaç yılda da patladı bomba. Caferoğlu dama, mal mülk havaya...
    Caferoğlu yakayı ele verince, onun zulalarını patlatan kişilerin öyküleri de anlatıldı bu çocuk kulaklara. Yetişkinler de bir garip oluyor: Her biti kanlanan hakkında konuşulurken, o değilmişçesine bir gömü bulunuveriyor filanca muhitte. Sadece yer göstermedikleri kalıyor geriye. Sanki çocuklar bilmiyor. Nice gömü bulma oyunları oynamışlardır oysa.
    İkide bir Konya'daki kızına hediye götüren bir kadın da vardı bu yolla iyi para kazandıklarını duyduğum bir başka aileden. Öküzler ata dönüşünce ve miras yedi birinin tarlaları birer birer bu aileye geçince, köşe başı muhabbetlerinde bu derenin kaynağı sorgulanıyordu ister istemez.
    Bu tür çalışanlar ve arkadaş çeteleri yakayı ele verdiklerinde, tek çalışanlar adı üstüne tek olduklarından, arkadaş çeteleri de birbirini ele verdiklerinden, tümden çöküyorlardı. Otoriter aile çeteleri ise 'leyleğin şaşkın yavruyu yuvadan atması gibi' en işe yaramaz aile bireyini teslim edip kalanıyla işi sürdürmeye bakıyordu.
    Bu yola girenlerin neredeyse hepsi 'su yolundaki testi' durumundadır; kimi hemen, kimi biraz sonra kırılacaktır. Yaşamın, kıt kanaat da olsa, başka yollarla da kazanılabileceğini unuturlar ve sonucu hüsran olacak geleceklerine hızla koşarlar.
    Ancak, görünürde hiç zarar görmeyen birkaç örnek de var. Birisi elini kirletmeyen bir örgütçü, diğeri de kanaatkar davranıp geri çekilmesini bilen bir akıllı.
    Burada hikaye edilecek birisi de canından oldu. Sadece o değil, onu öldüren de... (Benim öykülerimde de her nasılsa hapse düşenler de hep veremden ölüyor.) Öldürülenin defninden çok geçmeden, iki yıl içinde öldüren de hapiste veremden öldü. Çocuk aklı bile 'o, hapse girmeden de veremliydi' diyor. Büyük aklı ise zaten bu yüzden suç onun üstüne yüklendi hükmünü veriyor.

3 yorum:

  1. Demek o BÜYÜK AKIL insanoğlu tarihiyle beraber var!
    ...küçüğü ile kim yetinebilirdi ki, netekim :)

    YanıtlaSil
  2. Anılarını zevkle okuyorum. Seni vaktiyle tan8yamamışım meğer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Ederim de bir de kim olduğunuzu bilebilsem. (Benim ekranımda adsız diye çıkıyor yorumunuz.)

      Sil