3 - Sarı Traktör
"Kafayı değiştiremiyor bunlar ne dense." diye dert yanıyordu Emrullah abi. 'bunlar' derken babası gibi olanları hedef alıyordu. Ne demek istediği ise konuştukça anlaşılıyordu. Muhatabı da neredeyse oğlu yaşında bir orta okul öğrencisi.
Toplumsal kalkınmaya kafayı takmış olan bu öğrenci, çalıştığı tarlanın yakınında bir yerde pancar sulayan Emrullah'ı ziyaret ediyor. Esas amacı da yeni olduğunu duyduğu motoru görüp incelemek, soruşturmak. Köy kalkınmasına taktığı gibi, motorlara da takmıştır kafayı bu çocuk.
Benzini sadece ateşleyici olarak kullanıp motor devrini aldıktan sonra gaz yağı (kerosin) çevrimine dönerek çalışan bir motordu oradaki. Saat başı yakıt masrafı daha düşüktü eşdeğer güçte bir benzinli motora göre.
Motor konusunun arkasından konu konuyu açtı ve çok tarlası olan bu aileye traktörün gerekliliği düşüncesini attı ortaya öğrenci. Emrullah'ın yakınması bu söz üzerine başlamıştı:
"Ben de öyle söylüyorum abim. Ben askerliği İskenderun'da denizci olarak yaptım bilir misin. Gidiş geliş Çukurova'da ve daha sonra Aydınlı bir arkadaşımı ziyaretim sırasında Aydın Ovasında traktörün ne getirip ne götürdüğünü gördüm. Araştırdım, soruşturdum. Haklısın, traktör bize çok şey katar."
"Traktör rüyası, Hüseyin ağayı çoluk çocuğun dilinde Kör Hüseyin yaptı." diyormuş babası, köyde sonu hüsranla biten bir girişimi dile getirerek. "Sen benim ocağıma incir ağacı mı dikeceksin! Ben bu kadar parayı da koymam, o kadar borca da girmem." deyip dikiliyormuş. Emrullah da umudunu kesmiş sonunda. Kendi kararını kendi verecek seviyede bir mal varlığına ulaşmakmış artık amacı.
Duydum ki Emrullah'ın acelesi de varmış. Rüyasını gerçekleştirmek için afyon işine o da girmiş, hem de tek başına. Kayınpederi tarafınca kısmen bu işe bulaştırılmış olan kardeşi nedeniyle babası da engelleyememiş.
Güvenliği elden bırakmadan, sadece yakınlarından ve arkadaşlarından mal toplayarak kendisini gizlemeye ve diğer çetelerin çıkar sahalarına girmeden onlardan uzak iş tutmaya dikkat ediyormuş.
Akşamları eşiyle yalnız kaldıklarında, sözü çocukların ve yerin kulağından uzak tutmaya çalışarak, Senem gelinle fısıldayarak konuşurlar:
"Korkuyorum Emir'im, hem de çok!" der kadın, bu yolun tehlikelerini bilerek. En büyük korkusu kocasının yakalanıp dama düşmesidir. Tek korkusu budur; uzunca bir hapis cezası... Örneğin, Azrail'in birisini ya da birilerini kullanacağını aklına bile getirmez.
Oysa bir kaç gün önce, eşi tarafından yakınlık nedeniyle, karısıyla birlikte yan köye mal almaya gittiklerinde, dönüş yolunda kaçarcasına sürmüş Emrullah güzelim atlarını. Aslında takip edildiklerini anlamış Emrullah, onun için salmış atları. Merak eden karısına da "Gece karanlığında bir şeyden ürktüler heral." deyip geçiştirmiş. Zula patlatmayı veya köşe başlarında adam sıkıştırıp mal gaspını iş edinmiş kişiler olduğunu duymamış gibi davranmış korkudan kıvranan Senem gelini daha fazla korkutmamak için.
"Az kaldı sarı gülüm, Senem'im." diye avutmaya çalışır. "Sarı traktörün gelmesi yakın. Sana söz. Buna ulaştıktan sonra elimi bile değdirmeyeceğim sarı sakıza. Az kaldı. Şimdiden oğlanı direksiyonla oynar hayal ediyorum. O kadar yakın anlayacağın"
Aslında, kendi içi de ürperiyordu zaman zaman. Hayalleriyle kendisine güç veriyordu sadece.
"Az kaldı sarı gülüm, Senem'im." diye avutmaya çalışır. "Sarı traktörün gelmesi yakın. Sana söz. Buna ulaştıktan sonra elimi bile değdirmeyeceğim sarı sakıza. Az kaldı. Şimdiden oğlanı direksiyonla oynar hayal ediyorum. O kadar yakın anlayacağın"
Aslında, kendi içi de ürperiyordu zaman zaman. Hayalleriyle kendisine güç veriyordu sadece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder