31 Aralık 2016 Cumartesi

Akşam Karanlığında Cinayet-4

 
4 - Sarı Traktör
 
    Alaca karanlık kuşağının karanlık çetelerinden söz edildi daha önce. Bunlardan birisi de Ulakoğlu çetesiydi. O günlere kadar onun bunun tarlasında yarıcılık yapan Ulakoğlu, gene daha önce değinilen Caferoğlu'nun zulasını patlatınca almış bu işin tadını. Dinar'da oturan bir kaçakçı baronu eliyle küçük çapta yürüttüğü silah ve mermi işi nedeniyle, zuladan kaçırdığı malı da ona götürmüştür. Oysaki o kişi afyon işi de yapmaktadır. İşte o gün başlayan kaçakçılık, afyon sakızı alıp satmakla kalmamış, diğer çetelerin gizledikleri malları çalmak ve punduna düşürdüğü hallerde, tehditle çetelerin veya üretici çiftçinin malını gasp etmek yoluna da girmiştir. İkişer yaş arayla gelen altı oğlan sanki bu iş planlanarak doğmuş ve bu işe göre yetiştirilmiştir. Tabanca ve mermi kaçakçılığı da eğitim etkinliği olmuştur onlar için. Hepsi birbirinden acımasız  ve birbirinden kurnazdır. Ve pervasız... Hatta giderek daha pervasız... Korksalar da korkusuz görünmeyi, yenilseler de kalkıp yeniden saldırmayı öğrenmişlerdir. Dayanışmanın verdiği güçle de daha cesur ve daha amansız olmuşlardır.
    Ulakoğlu ile sürtüşmeyi göze alabilecek aile yok gibidir koca köyde. Aman onlara bulaşma diye nasihat verilirdi analarca; babalar kanat gererdi yanlış yönlenen çocuklarına.
    Kurnaz ve yüze gülücü olan Ulakoğlu, diş geçiremeyeceği kolu ısırmazdı zaten. Buve benzeri haller, gözü yılmış halk arasında, dokunan yanar imajını büyütüyordu olabildiğince.
    Öte yandan, gücün ve güç birliğinin verdiği pervasızlıkla, Ulakoğulları'nın yolu Emrullah ile kesişir. Zulasını temizlemek üzere olan küçük Ulakoğlu'nu Emrullah yakalar. Suçüstü yakalanmasına rağmen küçük Ulakoğlu dik durmaya çalışır ve malı bırakmaya yanaşmaz. Oldubittiyi kendine yediremeyen Emrullah, şımarık çocuğu döverek malını geri alır. Nedenlere bir de öç alma eklenmiştir böylece. Öç isteğini ve öfkeyi kabartan şey, olayın kendisinden çok, başkalarınca görülmüş ve duyulmuş olmasıdır. Ulakoğlu namı leke kaldırmazdı. Leke sürmeye yeltenenin dersi verilmeliydi. Son zamanlardaki takipler de bundan sonra başlamıştı zaten.
    Bir gün, Emrullah'ın bir köşede birisiyle fısıldaştığı görülmüş. İşin aslı da hemen tahmin edilmiş: Öteki elindeki malı teslim edecek. Görüşmenin sonunda Emrullah kahveye girip bir çay söylemiş. O çayını yudumlarken, yakınlarda bir yerde erketeye yatan iki Ulakoğlu'na haber ulaştırılmış bir yakınları tarafından.
    Gözetlemenin neticesinde Emrullah'ın nereden nereye gideceği tahmin edilebiliyormuş. Kahveye çıkarken ailesini kaynanasına bıraktığı da bilindiğine göre, önce malı alacak, sonra çocuklarını alacak, o saatte malı zulalamaya gitmeyeceğine göre, hep beraber evlerine gidecekler. 
    Kayınpederinin evinin Emrullah'ın evine giden ara yola açılan bir penceresi vardır fakat avlu kapısı, uzun bir avludan sonra karşı tarafa açılır. Bu nedenle, Emrullah pencereyi tıklattıktan sonra, son görüşülen konunun bağlanması, vedalaşılması ve dolaşılıp gelinmesi beş dakikadan az olmayacaktır. Plan da bunun üzerine kurulur:
    Emrullah köşede beklerken üzerine çullanılacak, elindeki mal alınacak ve denk gelirse bir de küçük bir hacamatla öçlerini alacaklardır. Bu işi birkaç dakikada halledeceklerini düşünürler.
    Gelişmeler gözlemlere uygun ilerler. Çayından son yudumu alan Emrullah kahveden çıkar ve karşı köşede sigarasının ışığı görülen adama uğrar ve evine giden ara sokağa yönlenir. Pencereye uzanır ve tıklatır. İçeriden işaret alınca o kuytu köşeden biraz açığa çekilir ve ailesini beklemeye başlar. 
    Sigarasını yakmak için eğilmişken ensesine biner birisi. Diğeri de karşısına geçer ve bıçak gösterir. Güçlük çıkarma, malı ver demektir bu.
    Oysaki karşılarında, deniz piyadesi eğitiminden geçmiş, iri ve güçlü birisi vardır. Omzundakini savurtup diğerine çarptırarak ikisini de yere serer. Pabucun pahalı olacağı anlaşılmıştır. Hemen final adıma geçilir ve bıçak savrulur. Bıçak yapacağını yapmıştır düşüncesiyle hemen karanlığa karışılır.
    Emrullah Denizli hastanesine sağ yetiştirilir. Ameliyatla yaralar onarılır ve yoğun bakıma alınır. Yaşlı annenin yanında kısa bir süre kalmasına izin verilir. Emrullah sayıklamaktadır. Sa.. diye başlar fakat gerisi gelmez. Bana göre o sesleniş, ya sarı traktör demektedir ya da sarı Senem. Annesi ise su istediğini düşünür ve elindeki buzlu su şişesini ağzına dayar.
    Emrullah kurtulmuştu. Onu öldüren bu buzlu su oldu derler. Midesi yaralı birisine buzlu su verilmemeliymiş. Bilmiyorum. Ben duyduğumun yalancısıyım.
    Tahkikat öyle geliştiği için suçu inkar edemezler. Olayı Ulakoğlu'nun büyük oğlu üstlenir. 'benden duymuş olma' şartıyla anlatılanlara göre, o kişi o gün olay mahallinde bile değildir. Veremli olduğu için evde yatacağına git orda yat denmiştir. Bana da öyle geliyor.

1 yorum:

  1. Sanki Savranşa değil de Teksas. Bizim köyün adı çıkmış...

    YanıtlaSil