10 Eylül 2016 Cumartesi

SAVRANNAME

 
SERBANŞAH (SAVRAN) SÖYLENCESİ
 
     ÖNSÖZ: Adı sonradan Savran'a değiştirilen Serbanşah köyünün kuruluş söylencesini değişik   ağızlardan, değişik yaşlarda dinledim. İlginçtir ki köyün halk arasındaki yaygın adı ne odur ne de öteki; Savranşa diye bilinir. Biraz sonra değineceğim Ak Dağın arkasında, biraz uzakta da olsa, Afyon Karahisar iline bağlı, Savran adıyla da Serban adıyla da bilinen bir yerleşim birimi var. Bunu da dikkate alarak, söylencenin tarihi geçmişini aradım fakat kanıtlı bir ip ucu bulamadım. Kelimelerin kökü de ikna edici olmadı. Benzer adlı kavimler de sağlam bir zemine ulaştırmadı.
   Bu nedenle, söylenceyi duyduklarımdan bende kalana göre anlatacağım.
   Her türlü düzeltme ve katkıya açıktır.
 
 
   Çivril ovası ortalama rakımı 850 metre olan, çevre dağların arasında, kuş bakışı şekli bir çizmeye benzeyen büyükçe bir düzlüktür. Çizmenin tabanı kuzeye bakar ve Ak Dağ zinciri tarafından kapatılır. Dağın arkası ise 50-100 metre kadar daha yüksek olan Sincan ovasıdır. Çizmenin burnu Dinar'a dayanır. Çizmenin topuğuna yakın bir noktada Çivril kasabası, koncun ön ucunda Baklan kasabası, koncun arka ucundaysa Çal oturur. Adı geçen dört ilçeye bağlı yüze yakın köy (şimdiki adıyla mahalle) serpilmiş durumdadır bu ova üzerine.
   Dinar'dan ve Ak Dağ'dan (altından ve üstünden) doğan Menderes, Işıklı gölünü şişirdikten sonra, çizmenin bileğinden başlayarak koncu çapraz kesip derin vadilerden Çal bölgesine akar. Çizmenin topuğundan giren Küfü Çayı, Sincan ovasından süzülen suyu taşıyarak koncun ortalarında Menderese karışır. (Küfü, yatağı değiştirilerek Işıklı Gölüne akıtılıyor halen)
   Su kaynakları söylence için önemli olduğundan, ayrıntısıyla anlatmaya çalıştım.
   Tarih öncesi dönemlerde, Işıklı Gölünün çok daha geniş olduğu biliniyor. Menderes yatağını geliştirirken, milyonlarca yıl boyunca tabanda biriken taşıntı, Menderes yatağının derinleşmesiyle ortaya çıkar ve şimdiki Çivril Ovası oluşur. Küfü Çayının ve Menderes Nehrinin özgürce aktığı zamanlarda, özellikle Menderes ve Ak Dağ arasındaki bölgenin geniş bir kısmı 'su-basar' durumdadır. Toprağın çok az ekildiği o yıllarda, bu sulak  bölge kıymetli bir otlakmış. Büyük İskender'in bölgede mola verdiği anlatılır tarihte. Konar-göçer kavimlerin temel uğraşısı hayvancılık olduğuna göre, meranın kıymeti de tartışılmaz.
      Söylenceye göre Batı yönden gelen Şah'lar ile Doğu taraftan gelen Serban'lar arasında bu otlak arazi paylaşılamıyormuş. Sık sık arbede çıkarmış. Caydırma ve cezalandırma amacıyla insan ve hayvan kıyımı, çok can yakarmış. Her iki boy da kendisini güçlü hisseder ve gerginliği ve kan davasını sürdürürmüş.
   Derken, o bölgeye yerleşip dergah açan bir ak sakallı bilge kişi, barış ortamının hem kendisinin hem de tarafların yararına olacağını düşünür. Her iki tarafla kurduğu sıcak bağlantıyı değerlendirerek, ovada barışı sağlamayı planlar. Böylece oluşan daha büyük güç, bu ovaya olası sızmaları engelleyeceği gibi dergahın cemaatini de genişletecektir.
    Plan, tarihte sıkça oynanan en etkili oyunu oynayarak, düşmanları, onurlarını da koruyarak, akrabalık yoluyla dostlaştırmaktır.
   Taraflarla görüşülerek bir buluşma takvimi ve yeri belirlenir. Olası arbedeler dikkate alınarak dergah buluşma yeri olarak seçilmez.
   O gün geldiğinde, taraflar tüm görünür güçleriyle iki yana sıralanırlar. Belli ki her iki taraf da hala kuşkuludur. Bu tahmin edilebilir bir şeydir ve bunu öngören bilge insan, tarafları biraz da göksel bir baskı altına almak ister: "Hoş geldiniz dostlar!" diyecek ve devam edecektir. " Allah-u Teâlâ hoş bir gelecek ihsan edecektir inşallah. Bana malum olana göre, şimdi devemi süreceğim, nereye ıharsa orası hepimize hayırlı olacaktır inşallah." der ve devesini sürer.
   Aslında devenin nerede mola vereceğini geçmiş gezilerinden bilmektedir. Kavimlerin savrulduğu bu topraklarda, geçmişte mesken tutmuş ve sonra kaybolmuş nice kavimlerin bıraktığı yıkıntıların çöküp dağılmasıyla oluşan bir yükselti, devesinin sevdiği bir yerdir. Havadar olduğu için burada dinlenmeye alışıktır.
   Bilge İnsanın devesi gelir ve şimdiki köyün merkezi sayılabilecek o yükseltinin üstünde bir yere çöker.
   Tarafların beyleri ve ak saçlıları bilge insanın iki yanında sıralanırlar. Arada, bilge kişinin bilgisine ve bileğine güvendiği adamları vardır. Sorun çözmede becerikli olan bilge kişi, geçmiş hesapların dökülmesine fırsat vermeden, beyleri orada dünür yapar.
   Karşılıklı kız alıp vermekle ve Bilge önünde Allah adı zikredilerek verilen sözler sonunda, taraflar akraba ve dost olurlar. 
   Bilge İnsanın planları dahilinde, orada mekan tutarlar. Ortaya çıkan köye de her iki tarafın isimlerinden mürekkep bir isim verilir: Serbanşah.
   Anlatılana göre, bu köy uzun zaman çevre yerleşimlerin yönetildiği yer olmuş, bir yangın sonrası, nasıl olduysa, tüm kayıtlar Işıklı 'ya kaçırıldığı için merkez özelliği sona ermiştir. Hükümet konağı sayılabilecek bir binanın işareti olarak, horasan harcıyla örülmüş bir tuğla duvar kalıntısı, bu satırların yazarının çocukluk anıları arasındadır. Köyün en eski binası olan camide dahi bu malzeme kullanılmamıştır.
      Hatamız varsa affola. Katkı ve düzeltmeler makbule geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder