28 Aralık 2017 Perşembe

Akşam Karanlığında Cinayet-1

 
Sarı Traktör

1. Sarı Sakız
 
    Karanlık işler, gözlerden ırak yapılası işler, hep gece karanlığında yapılır. Sanki meleklerin uykuya çekilmesi beklenir şeytanların harekete geçmesi için. Buna ek olarak, bir de sesler kısılır, diğer kulaklar duymasın diye.
    Böyle bir akşam vakti, evimizin 'hayatında' gecikmiş akşam yemeğimizi yemekteydik. İşlerin yoğunlaştığı bahar ve yaz aylarında sık sık böyle olurdu. Bitmeyen işler bitsin diye çaba gösterilirken yemek gecikirdi. Yine öyle bir gündü işte.
    Avlu kapısının dışından bir ses geldi: "Hacamat amca!" Hacı Ahmet amca demekti bu. Zaten bizim köyde Ahmetler 'amat, -birinci a uzun-', Mehmetler memet olur. Hacamat amca diye seslenen ses, ancak ve ancak bizim duyacağımız kadar yüksek olan ses, tanıdığımız hatta akrabamız olan birisine aitti. Tanıdık bildiğinden olsa gerek bizim minnoş bile havlamadı.
    Burada adını belirtmeye gerek görmediğim bu kişi, "Amca, sizde üç dört kilo mal vardır. Bir kilosunu ofise ver, görüntüyü kurtarmak için, gerisini de bize ver." diyordu. "İyi para veririz. En azından ofisin iki katı. Sarıysa daha da artar bu. Tarlada gördüm ben. Mal iyi mal."
    Babam teklifi reddediyordu. "Devlet iki çocuğumu parasız yatılı okutuyor. Kazanırsa devlet kazansın." diyordu.
    Söz konusu şey afyon sakızıydı.
 
    Bilirsiniz. Doğada her canlı, duruma göre, görüntüsüyle, kokusuyla veya tadıyla çekicilik veya iticilik özellikleri geliştirir. Haşhaş bitkisi de öyledir. Henüz dal çıkarmamış fide halindeyken lezzetlidir. Hatta salata malzemesi olarak kullanır köylü, marul yerine. Sac böreği yaparlar diğer otlarla karıştırıp; güzel de olur. Dal çıkarırken özsuyu acılaşmaya başlar. Çıkardığı dallar yükselir ve zamanı gelince, cinsine göre, mor veya beyaz çiçekler açar. Kara haşhaş cinsi mor, sarı haşhaş cinsi beyaz çiçek açar. Afyon çiçeği mevsiminde tarlalar lale bahçesi gibidir.
    Bu çiçeklerin ortasında, cevizden biraz küçük veya biraz büyük, çiftçinin kozak dediği bir tohum kapsülü gelişir. Mevsim ilerleyip kozaklar kuruduğunda, bunların içindeki yağlı tohum alınır. Esas ürün bu yağlı tohumdur.
    Kozaklar kurumadan önce, yüzeyleri hafifçe dumanlandığında, uygun bir çizecekle kozağın çevresine yüzeysel bir çizik atılırsa, özsuyu yavaş yavaş sızıp katılaşır. Bu özsu akıntısı kazınırsa, afyon sakızı denen bir mastik elde edilir. Afyon sakızı aslında bu tarım etkinliğinin yan ürünüdür.
    Afyon sakızının içinde yüksek oranda morfin bulunduğundan, hem ilaç endüstrisi hem de uyuşturucu kesimi bu ürünü girdi olarak kullanır.
    Ana ürün, yani haşhaş, yasal sahalarda kullanıldığı ve uyuşturucu özelliği olmadığı için sınırsız alınıp satılabilir. Yan ürün olan afyon sakızı ise uyuşturucu üretiminde de kullanıldığından ticareti devlet kontrolündedir. Bu nedenle de afyon kaçakçılığı doğmuştur.
    Afyon sakızını Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)  satın alır belli bir kayıt düzeninde fakat malın çoğu 'alaca karanlık borsasında' el değiştirir birkaç misli  bir fiyatla.
    (Kırk yıl kadar önce, 1970 ortalarında, düzen değiştirildiği için, el değiştirirdi demem daha doğru olurdu. Haşhaş alındıktan sonra arda kalan kapsül (kozak - kapçık) kalıntısı kontrollü bir fabrikada işlenerek etkin maddesi çekildiği için ve kapçık fiyatı tatminkar olduğundan kimse kozak çizmiyor artık. Kaçakçılık da sona ermiştir bundan sonra.)

1 Aralık 2017 Cuma

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

 
Öğretmenler Günü Kutlaması
 
      Ailede öğretmen çok; buna eşim dahil. Öğretmenler günü gelince, kısaca bir cümleyle kutlama dileğini ifade etmek mümkün. Beklenti, benim benden beklentim de dahil, bunu yetersiz buldu. Biraz daha içerikli veya daha duygusal bir metin yazmalıydım. Önemli olan metnin uzunluğu veya kısalığı değil, içeriğinin doyurucu olması.
      Öğretmenler gününden hareketle, öğretmenin eğitici yanını istemeden ihmal ederek, bilgilendiren yanı bağlamında, diğer bir bilgi kaynağı olan kitapları konuşturup öğretmenler gününe onları da kattım. Bunu yaparken de, aynı zamanda öğretmenin eğitici yanını vurgulayarak, benim okuma alışkanlığımın temelini atan iki öğretmenimi andım ve şükran borcumu ifade ettim. Andığım bu iki isim, öğretmenlerim Cezmi Kaya ve Ahmet Yıldırımdı.
      Cezmi öğretmenimin vefat ettiğini biliyordum. Çocukları tarafından merhuma dede, muhterem eşi Ayşe hanıma babaanne denecek kadar merhumla yakınlaşmış bir Koca Mektep (Denizli Lisesi) mensubu arkadaşımla onu defalarca anmıştık.
      Ahmet öğretmenim ise sağdı ve Söke'de yaşıyordu. Medyada paylaştığım kısa yazımın yanında, onun bu tür medya ile ilgilenmeyeceğini de düşünerek, doğrudan arasam daha iyi olur diye düşündüm. Bir taraftan "hayırsız" dokundurmasına katlanmaya hazırlanarak, diğer yandan da saygıdeğer öğretmenimi mutlandıracak sözler düşünerek telefona uzandım. Ancak elim havada kaldı. Kaybettiğim telefonumla birlikte bütün bağlantı verilerini kaybetmiştim.
      Kardeşime ileti yazdım öğretmenimin numarası için.
      Dün kardeşim telefon açtı. Öğretmenim artık sadece meleklerin telefonunu açıyormuş. İki ay olmuş mekan değiştireli. Kendime çok kızdım. Niye telefon açmazsın! Şunun şurası Söke ne kadarlık yol ki gidip ziyaret etmezsin! Öbür tarafta buluştuğumuz zaman, eminim öğretmenim bana kaş çatacak.
      Bu dünyadaki aydınlık ruhun öbür dünyada da aydınlık olsun değerli öğretmenim.