14 Ocak 2020 Salı

Milli Otomobil

 
 
milli otomobil
 
      Siyaset, oy alabilmek için, toplumu heyecanlandıran konuları öne çıkarır. Milli otomobil, milli muharip uçak, milli tank vb projeler de heyecan yaratıyor.
      Meslek yaşamına havacılıkla başlayıp havacılıkla sonlandıran bir makine mühendisi olarak bunların ve benzerlerinin hepsi beni de heyecanlandırıyor. Hatta bu mesleği seçme nedenim, 'sanayileşmeden kalkınamayız' düşüncesiydi
      Ancak, bildiklerim, deneyimim ve mantığım beni yaygın benimsenenden farklı bir yöne itiyor.
      Otomobil bağlamında düşüncem şu:
      Kore'nin bilinen otomobil markaları var. Belki bizi özendiren de bu. Ancak dikkate alınmayan bir ayrıntı var. Kore, demokrasi öncesi dönemde, kendilerine has yöntemlerle, beş on dev şirket yarattı. Yeterince bir zaman sonra, besleyip büyüttüğü bu şirketleri belli alanlara girmeye teşvik etti. Yani, Hundai otomobillerden önce de Hundai diye bir büyük şirket vardı. Benim ziyaretim sırasında, bu şirketin bir biriminde nükleer reaktör için buhar türbini imal  ediyorlardı.
      Aynı şekilde, yüksek teknolojili elektronik ürünlerde biz Samsung telefonu kullanmadan önce de Samsung diye bir büyük şirket vardı. Bu şirketin bir tesisinde, Kore ordusunun güdümlü füzelerini yeniliyorlardı.
      Söze konu ziyaretin üzerinden neredeyse otuz yıl geçtiğini de belirteyim.
      Diğer bir örnek İspanya olabilir. Onlar da gümrük duvarlarının arkasında Seat diye bir marka geliştirdiler ancak, AB ekonomik yapısı içinde, marka halen var fakat Volkswagen kontrolünde. Yani İspanyol gözüyle bakınca, artık milli değil.
      Konuyu uçak üzerinden kapatmayı planladığım için, onu da söze katmak istedim.
      Bir otomobil veya bir uçak her şeyi bir çatı altında yapılan ürünler değildir. Bunları oluşturan teknoloji alanları vardır. Oralardan akan malzeme veya ara ürünler bir araya getirilerek son ürün ortaya çıkar. Milli derken bunların tümü mü kasdediliyor.
     Ana ürün tasarımı ile başlayan süreç diğer bileşenlerin, elemanların ve malzemenin tasarımı ile devam eder. Teknik şartnameler ve tedarik şartnameleri hazırlanır. Bu şekilde hazırlanan ve çoğu zaman ayrıca test edilerek sınanan binlerce şartnameler, binlerce olası tedarik kaynaklarına dağıtılır. Bu sahalarda serüvene yer yoktur: her şey güvenceye alınmalıdır. İki satırda özetlediğimiz bu karmaşık ve içerikli süreçler, binlerce yetişkin personel gerektirir. Buna bir de tedarik kaynaklarını ekleyin.
      Milli derken bu alanların hepsi de milli mi olacak?

     Yukarıdaki italik satırlar iki seneye yakın bir zaman önce yazıldı fakat paylaşılmadı.
     O bölümün sonunda sorulan soruya yanıt da vermeyeceğiz; yanıtı kendiniz çıkaracaksınız.
   
      Günümüzde, motorlu araç alanında. satış kazançları esas alınarak yapılan sıralamanın ilk üçü:
       1. Toyota,
       2. VW,
       3. Renault-Nissan-Mitsubishi.
     
      Bunlardan birincisinin Toyota adıyla Dünyanın pek çok ülkesinde fabrikaları ve yerli ortakları var. Üretim çok uluslu yani. İkincisi ise VW yanında, Seat demek, Skoda demek. Alman orijinine İspanya ve Çekya eklenmiş. Üçüncüsü ise adıyla sanıyla çokuluslu. Dördüncü sıraya ise son zamanlardaki birleşme kararıyla 'Fiat-Chraysler-PSA' aday.
     Son on yıl içinde, Italyan Fiat ile ABD'li Chrysler birleşmişti. Yıllık satış hacmı 120 milyar dolar civarında olan bu otomobil devi Fransız PSA ile birleşerek satış büyüklüğünü 220 milyar dolar civarına yükseltmeyi ve birleşme sonucunda 5 milyar Dolar civarında tasarruf sağlamayı amaçlıyor. (PSA'nın %15'i de Çinli bir şirket elinde.)
     Tasarrufla elde edilen kaynağı gelecek teknolojilerine (elektrikli ve otonom araç teknolojilerine) yönlendireceklerini belirtiyorlar. Bu konuda hayli yol aldıkları konuşulan Toyota'nın  ve Volkswagen'in yakalanıp geçilmesi amaçlanıyor  isim vermeden.
      Birleşme haberinde üç ülkenin adını verdik ancak dördüncü ve beşincisi de var.Şirketin merkezi Amsterdam'da ve öte yandan, bileşmeden etkilenecek İngiltere'deki fabrikalarda, şimdiden, istihdam ve ücret olasılıklarını tartışıyor İngiliz işçi sendikaları.
     Birleşmenin kapsamı kolay hayal edilemeyebilir. Yardımcı olmak amacıyla, bu birleşmenin kapsamındaki bilinen araç markalarını vereceğiz: Peugeot, Citroen, Opel, Vauxhall, Fiat, Alfa Romeo, Jeep, Maserati...
     Birleşme sonunda hedeflenen yıllık satış geliri rakamı yaklaşık 220 Milyar Dolar. Türkiye'nin ihracat gelirinin tümünün toplamı da bu seviyede.
     Rakamlar ağız sulandırıcı olabilir fakat birleşmenin nedenini de unutmamak gerekir: Rekabet gücü kazanmak ve geleceğin teknolojileri için işbirliği yapmak ve bunun için kaynak yaratmak. Öngörülen kaynak da Beş Milyar Dolar seviyesinde.
     Birleşen şirketlerin her birisi halen Türkiye toplam mal ihracının yarısı kadar satış yapıyor. Buna rağmen birleşerek daha büyük olmak istiyorlar. Neden? Çünkü küçükler alanın bir köşesinde sıkışıp kalır ve alan hakimiyeti eninde sonunda büyüklerin eline geçer.
     O ülkelerde, otomobil üretimi milli olmalı diye bir hedef de yok, milli markalar çokuluslu şirketlerin eline geçiyor diye bir endişe de yok. Neden? Çünkü onlara göre otomobil üretimi bir ekonomik faaliyet ve ekonomik olmaya da devam etmelidir.
     Ancak her ülke kendi ülkesindeki fabrikaların tam-istihdam ile çalışmasını da istiyor. Yenilerinin kurulmasını da teşvik ediyor.
    Eksiğiyle kusuruyla bir resim çizmeye çalıştık. Umarım baştaki soruya yanıt bulmanızda veya resmi tamamlamanızda bir temel oluşturmuşuzdur.
    Şimdi okumayı bırakıp bir düşünün. Yerli üretimi gümrük duvarları ile koruyamayacağımızı da dikkate alın. Bırakın daha büyükleri, liste dördüncüsü ile, iç piyasa dahil, yarışacağınızı düşünün. Hayalimiz gerçekleşir mi sizce?
    Biz de motorlu araç üretiminin ekonomik bir faaliyet olduğunu ve bu kapsamda ele alınması gerektiğini düşünenlerdeniz. Aksi halde kamu gücünün (devletin) devreye sokulması gerekir. O takdirde de ihtiyaçlar-imkanlar dengesi çerçevesinde nerede sıra alır bilemeyiz.
     Hayalimizin ayağı (hatta bacağı) açıkta; malum ki yorganımız küçük.